Amerika’ya aşk bahsinde askerler sivillerden geri kalmadılar; hatta askerlerin Amerika aşkı sivillerin Amerika aşkından daha derindi, daha tutkuluydu denilebilir. Örneğin Kenan Evren..
“Milli Şef” İsmet İnönü’nün imzaladığı ikili anlaşmalarla açılıp Amerika’ya uzanan dikenli aşk yollarında nice siyasal liderler ve İslamcı inanç önderlerinin gelip geçtiğinden söz ediyorduk.
Önceki yazılarda Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun, Necip Fazıl ve Said-i Nursi’nin, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Tansu Çiller’in Amerika’ya aşklarından, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ile samimiyetinden dem vurmuştuk. Sıra geldi ABD ünsiyetli askerlere; diğer bir deyişle NATO paşalarına.
Amerika’ya aşk bahsinde askerler sivillerden geri kalmadılar; hatta askerlerin Amerika aşkı sivillerin Amerika aşkından daha derindi, daha tutkuluydu denilebilir.
Örneğin Kenan Evren. Bilmeyen olsa gerek. Yine de anımsatalım.
Kenan Evren, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren cuntanın şefi Genelkurmay Başkanı. Darbe henüz Türkiye’de resmen ilan edilmemişken, CIA İstasyon Şefi Paul Henze, Washington’da dönemin ABD Başkanı Carter’a “Bizim çocuklar başardı” cümlesiyle müjdelemişti darbeyi. (İlginçtir, Amerikan yönetiminin bu nitelemesini ne Kenan Evren ve suç ortakları tahkir ve tezyif edici buldular ne de sonraki komuta kademeleri.)
Darbe, ABD için gerçekten müjde niteliğindeydi. Soğuk Savaş dönemiydi. Yani ABD’nin başını çektiği kapitalist dünya ile Sovyetler Birliği’nin başını çektiği “sosyalist” dünya arasında, nükleer savaşın eşiğinde bir savaş dönemi. Savaşın sonucu, Yeşil Kuşak stratejisinin başarısına bağlıydı. Türkiye, İran ve Pakistan ekseninde örülen Yeşil Kuşak, sosyalist bloku güneyden İslam dünyası ile kuşatma stratejisiydi. Tam da bu noktada, 1979 yılında İran, Yeşil Kuşak zincirinden kopmuştu. Türkiye de kopma yolundaydı. Güneydoğu Avrupa’daki halkada ise, 1974 Kıbrıs harekâtından sonra Yunanistan NATO’dan çıkmıştı. 12 Eylül 1980 darbesi tam zamanında geldi. “Bizim çocuklar” başarmıştı. ABD liderliğindeki kapitalist dünya rahat nefes aldı. Türkiye’nin de NATO’dan ve Yeşil Kuşak’tan kopması bu sayede önlendi.
Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşü de bu sayede sağlandı. Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü Türkiye’nin iznine bağlıydı. Darbe öncesinde hükümet kuran liderlerden ne Bülent Ecevit bu izni verdi ne de Süleyman Demirel. Demirel ve Ecevit, Ege’deki anlaşmazlıklar çözülmeden Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne izin vermemeyi ulusal politika olarak benimsemişlerdi. 12 Eylül darbesinden sadece 1 ay sonra, NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Bernard Rogers, “Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (bugünkü AB) alınacaklarını, böylece Ege’deki sorunların çözüleceği” sözünü vererek, Kenan Evren’den vetoyu kaldırmasını rica etti; Evren de Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne vize verdi. NATO’nun güneydoğu kanadında açılmış delik kapatıldı; ABD liderliğindeki kapitalist dünya bir kere daha rahat nefes aldı. (Hemen ertesi yıl Yunanistan AET’ye alınmış, ancak Türkiye’ye ret yanıtı verilmişti. Yıllar sonra Evren, Rogers’ın asker sözüne güvenmekle hata ettiği itirafına sığınmıştı.)
***
Rahatlayan sadece ABD öncülüğündeki Batı emperyalizmi değildi. Bu yazı dizisinin en başında söyledik. ABD ve Batı aşkı, içerde sol düşünceye ve emekçilere düşmanlıktır. Cunta lideri, darbeden hemen sonraki bir açıklamasında, “Şef garson benden fazla maaş alıyor” diye yakındı. Cunta yönetimi ve izleyen ANAP hükümetleri döneminde ücret ve maaş gelirleri yarı yarıya azaldı. Esasen 12 Eylül darbesinin en önemli gerekçesinin, ekonomide emekçi sınıflar aleyhine çok köklü yapısal değişiklik öngören 24 Ocak 1980 tarihli “istikrar” paketinin “güven” içinde uygulanabilmesi olduğu yerli yabancı araştırmacıların ortak görüşüdür. Bir araştırmaya göre, “Milli gelirden 1979’da yüzde 33 pay alan maaş ve ücretlilerin payı, 1988’de yüzde 15’e düştü. Faiz, kira, kârdan gelir alanların, yani sermayenin payı ise 1979’da yüzde 43 iken 1988’de yüzde 69’a yükseldi. Tarımın payı aynı yıllarda yüzde 24’ten yüzde 16’ya indi.” (Ahmet Akif Mücek, 12 Eylül Askeri Darbesinin Ekonomi Politiği, Gökkuşağı Yayınları, İstanbul 2009, s: 160.)
Gelir dağılımının bu şekilde bozulması ekonomik soykırımdı. Dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK Genel Başkanı Halit Narin, darbecilere ve getirdikleri anayasaya şükranını “20 yıl işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” sözleriyle ifade etti.
***
ABD emperyalizmini ve işbirlikçi yerli sermayeyi rahatlatan bu başarının tahkimi için halka korku salınması gerekiyordu. “Asmayıp da besleyecek miyiz!” devriydi; 50 kişi asıldı, yüzlerce kişi sorgu merkezlerinde katledildi. Devir öyle bir devirdi ki, resmî kurumlarda işkence yapmamak, mahkemelerde idam cezası vermemek rüşvet kapısı haline getirildi.
İdamlar, infazlar, işkence, emekçi örgütlerinin kapatılıp mal varlıklarının gasp edilmesi, yurttaşlıktan çıkarma, bilim kültür ve sanat düşmanlığı gibi insanlık suçlarına ek olarak, darbeciler 2932 sayılı bir yasa ile tarihte benzeri olmayan bir insanlık suçu da işlediler. Bu yasa ile Türkiye’de Kürtçe başta olmak üzere, Türkçe bilmeyen milyonlarca insanın ana dillerini yasakladılar. Darbeciler, Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle Sünni inancı güdüm altına alırken Alevi inancına sahip milyonlarca yurttaşı da zorunlu din dersleri ve köylerine zorla Sünni mabedi açarak asimilasyona zorladılar. Yani, ekonomik soykırım kültürel soykırımla tahkim edildi.
***
Dediğimiz gibi, ABD emperyalizmini ve yerli işbirlikçilerini rahatlatan başarı, CIA İstasyon Şefi’nin “Bizim çocuklar” dediği NATO paşalarının eseriydi.
Ancak, Henze’in söylediklerini inkâr etmesinden sadece birkaç saat sonra, kendi sesinden bu ifadeleri içeren kaset CNN Türk Televizyonu’nda yayımlandı. (Akşam, 14 Haziran 2003.)
***
Aradan yine yıllar geçti. Anayasa’da 2010 yılında yapılan değişiklik ile, 12 Eylül darbecilerine yargı yolu açıldı. Kenan Evren’in imzaladığı kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ilişiği kesilip tutuklanmış subay kimliğimle davaya katılmak için dilekçe verdim. Mahkeme, davaya katılmamı kabul etmedi. Asker kökenli bir kişinin müdahil olması sakıncalı sayılmıştı anlaşılan.
Ret kararına karşın mahkeme salonunda Kenan Evren ile yüzleşip sorularımı sormayı başardım. Hazırladığım 13 soruyu müdahil avukatlar Ömer Kavili, Arif Ali Cangı ve Kazım Genç’e teslim ettim. Avukatlar, sorgu sırasında ekran aracılığıyla beni Kenan Evren ile yüzleştirdiler, soruları sıraladılar. Son soru şöyleydi:
“Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü CIA’nın Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze, yaptığınız darbeyi dönemin ABD Başkanı Carter’a “Our boys did it”, yani “Bizim çocuklar başardı” diyerek haber vermişti. Bu konu tartışma gündeminden hiç çıkmadı. Hürriyet gazetesinin 13 Haziran 2003 tarihli sayısındaki haberin başlığında “12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?” diye sorulmuştu. Bu soruya cevap verebilir misiniz?”
Kenan Evren tüm müdahil sorularına olduğu gibi benim sorularıma da yanıt vermedi, boş boş baktı. Yanıt verecek yüzü yoktu. Hakkında dava açılırsa intihar edeceğini açıklamıştı; sözünü tutup intihar edecek onura da sahip değildi. (Davanın son duruşması için bakınız, https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2017/05/12-eylul-darbe-davasi-tiyatrosunda.html)
Dediğim gibi, askerler sivillerden daha derin bir aşkla Amerika’ya sevdalıydılar. Amerika’ya ve NATO’ya sevdalı tek paşa Kenan Evren değildi. Neden böyleydi, TSK’de neden Cumhuriyet paşaları / NATO paşaları diye bir tasniften söz edilir oldu?
Naçizane yanıt gelecek yazıda.
Yazarın Dİğer Yazıları
Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017Nuriye Semih ölmemeli!!!
3 Ekim 2017Tayyip Erdoğan için endişeliyim: Keşke Amerika'ya gitmeseydi!
20 Eylül 2017Seyahatname-i Rahmi Çelebi: Yosemite'nin Gözyaşları
13 Eylül 2017Seyahatname-i rahmi çelebi, Amerikanın yeniden keşfi!
22 Ağustos 2017Haram para ile hac!!!
7 Ağustos 2017Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!
23 Mayıs 2017Ankara'da hakimler yokmuş!
6 Mayıs 2017Aşık Peygamber'den aşık imama insanlık halleri
24 Nisan 201715 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?
15 Nisan 2017Peygamberler Günahsız masumlar mıdır?
23 Mart 2017'Dileeeeek, Dilek... Oy Dilek!'
9 Mart 2017Erdoğan: Fetullah'ın din kardeşi Bahçeli'nin ülküdaşı!
6 Mart 2017Hitler ve Mussolini'den Erdoğan'a
25 Şubat 2017Referandumdan evet çıkmazsa iç savaş mı çıkacak?
20 Şubat 2017Genelkurmay Başkanı için çok üzülüyorum!
8 Şubat 2017Otobüste linç provası: Kuran Okumak
5 Şubat 2017Referandum Hayırlı olur mu?
30 Ocak 2017Anayasa değişikliği intihar cellatlığıdır!!!
18 Ocak 2017Erdoğan diktasına direnmek yurttaşlık görevidir
11 Ocak 2017Kayseri katliamı
19 Aralık 2016Tayyip istanbul katliamına sahiden üzülmüştür!
13 Aralık 2016Kürdistan Özerk Cumhuriyeti!
9 Aralık 2016Ergenekon'dan 15 Temmuz'a medya
4 Ekim 2016Türbanla özgürleşmek veya tembelliğin güzelliği
16 Eylül 2016