Bir dünya şampiyonluğu haberiydi. Haber, gazete sayfalarında “Türkiye maganda liginde şampiyon”, “Türkiye 'dünya maganda ligi'nde zirvede” başlıklarıyla yankılanmıştı (4 Ocak 2006 tarihli gazeteler).
Habere göre, ABD’de kurulu Ateşli Silahlardan Korunma Merkezi Ajansı bir araştırma yapmış. Kutlama ve benzeri nedenlerle ateş açılması sonucu serseri kurşuna en çok kurban veren ülke Türkiye çıkmış. Serseri kurşunlara verdiğimiz kurban sayısı yılda ortalama 700.
Amerikan ajansının araştırması doğruysa, bu yarışta hakikaten açık arayla öndeyiz. Bizden sonra Orta Amerika ülkelerinden Porto Riko geliyor. Serseri kurşunla ölen Porto Rikoluların sayısı yılda sadece 300, o da ölünün ardından mezar başında ateş açma geleneği yüzündenmiş.
ABD’de serseri kurşunla ölenlerin sayısı da yılda 100’ü aşıyormuş.
Gazete sayfalarında habere uygun görülen “Dünya maganda liginde zirvedeyiz” başlığı, yerli yerine oturan bir ifade. Çünkü, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘serseri kurşun’un karşılığında aynen ‘maganda kurşunu’ yazılı.
***
Dinime küfreden
Maganda kurşunuyla kim vurduya gidenler liginde, kovboyların ülkesindeki bir ajansın bizi şampiyon ilan etmesi yeterince tirajikomik.
Hani, western filmlerinde kovboy hasmını haklamak niyetiyle bara girer. Etrafta tedirginlik ve sessizlik. Yardakçısı kovboya sorar:
- Kimi vuracaksın George?
George silahını çekip bardakileri haklar, geriye bir kişi kalınca hınk deyicisini yanıtlar:
- İşte bu sona kalanı.
Kovboy zihniyeti Teksas barlarında kalmadı. ABD dünyayı kovboy barlarına çevirdi.
Dün Vietnam, bugün Irak ve Afganistan başta olmak üzere, dünyanın şurasında burasında on binlerce insan Amerikan silahlarıyla bile bile öldürülüyor; Ateşli Silahlardan Korunma Merkezi Ajansı kalkmış, serseri kurşundan ölenlerle ilgileniyor. İlgilenmesine ilgilensin de, ABD’nin bilerek öldürdüklerine ses çıkartmıyorsa, serseri kurşundan ölenlere ilgisi, katilin kurbanına şefkatinden (!) ibaret kalır.
İşlerin hâlâ kovboy zihniyetiyle yürüdüğü Amerika’da serseri kurşunla ölenlerin sayısının yılda sadece 100 olması da hayli şaşırtıcı.
***
Mikro magandalık
Öyle ya da böyle, burası da Küçük Amerika ve kendimizi biliyoruz. Aynadaki suretimizin gösterdiği, koyu bir magandalık. Benzer kabalık ve ilkelliğin şu veya bu derecede başka yerlerde de yaşanıyor olması bizim için hafifletici neden değil. Hakikat kabak gibi ortada. Büyük Amerika’dan bir kuruluşun listesinde “Dünya maganda liginde zirvedeyiz”. Hiçbir ekstra çaba sarf etmeden gelen bu şampiyonlukla övünmeli mi dövünmeli mi, artık siz karar verin!
Laf aramızda, benzer bir şampiyonluğumuz daha var. O da uluslararası tescilli, hem de BM onaylı. BM Genel Kurulu’nda ‘Kadın 2000’ başlıklı özel oturumda kadına dayaktan yana Afrika ülkelerini de geride bırakıp dünya rekoru kırdığımız ortaya çıkınca, gazete, “Kadın dövmede dünya şampiyonuyuz” diye başlık atmıştı. (Hürriyet, 7 Haziran 2000.)
Kim ne düşünürse düşünsün, ben derim ki, bu şampiyonluklar durduk yerde gelmiyor. Sonuna kadar hak edilmiş şampiyonluklar. Çünkü, zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lumpen kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü, kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı, değer yargıları alt üst oldu, iyiden iyiye magandalaştık.
Magandalaşma lumpen kapitalizmle başlasa da maganda sözcüğü otuz yıldır var, sözlüklere yeni yeni girdi; kabalık, yontulmamışlık, görgüsüzlük, terbiyesizlik, uyumsuzluk anlamına geliyor.
Magandalık, çok kanallı televizyon devrinde ‘delikanlılığın’ kitabının hep yeniden yazıldığı popüler kültür programlarıyla hücrelerimize sindi. Şu anda milletvekili başına 6 ruhsatlı silah düşüyor ki, asil nasılsa vekil de aynen öyle.
Fakat magandalık düğünde ya da maçtan sonra silahını çekip saydırmaktan, aile bireylerine şiddet uygulamaktan ibaret değil. Artık nereye baksan, magandalıktan geçilmiyor.
Trafikte kadın sürücüyü sıkıştırmak, öne geçmek için değme kayakçılarla yarışırcasına slalom yapmak, tank gibi jiple korku salmak, hoparlörün sesini sonuna kadar açarak herkese ‘damar’dan müzik dinletmek, arabada içilen bira şişesini ve çöpü camdan fırlatmak.
Sokakta yerlere tükürmek; cep telefonuyla otobüste, dolmuşta, metroda bağıra çağıra gevezelik etmek; etrafta kim var kim yok, aldırmadan küfürlü konuşmak; parmaklarda tokmak gibi yüzükler, ayakta beyaz çoraplar; nerede olursa olsun, gömlek düğmelerini açık bırakarak kıllı göğsünü ve altın kolyesini teşhir etmek.
Ortak kullanım alanlarını ve piknik yerlerini çöplüğe çevirmek.
Sofrada ortak meze ve salatayı pay kaşığıyla değil kendi kaşığıyla almak, çorbayı ve çayı höpürdeterek içmek, ağzını su aygırı gibi açmak ve şapırdatmak, kuru fasülye pilav ve turşuyla viski içmek, dişlerini tırnaklarıyla karıştırmak.
Kadına ölesiye tutulmak, yüz bulamayınca öldürüp başkasına yar etmemek…
Magandalık hücrelerimize sinmiş olsa da bunlar yine de bireysel düzeyde mikro magandalık örnekleri. Yani, yaşamın zevklerinden ve renklerinden yoksun kalmış bireyin başkalarına çokça zararı dokunmayacak yaşam tarzı.
***
Makro magandlık
Asıl tehlikeli magandalık, makro düzeyde olanı. Yani, devlet yönetiminde ve politikada, bilimde ve sanatta, ekonomide ve medyada, özellikle de sporda magandalık.
Aydın Boysan’a göre politika magandası Atatürkçü söylevler döktürse de gizlice yabancı yobazdan yardım alır. Laikliği korumak için ettiği yemine bağlı kalmaz. Halk dalkavuğudur, nabza göre şerbet verir. Ağzından Allah adını düşürmediği halde Allahsızdır, çünkü ahlaksızdır. Kendisi ve yakınları kitabına uydurarak nüfuz ticareti yaparsa bu zekâ eseridir, başkaları yaparsa haydutluktur. Başka görüş sahiplerini “kökü dışarda” diye damgalar, kendi kökünün dışarda olmasını doğal bulur. Kısacası, politika magandası olduğu gibi görünmez, göründüğü gibi olmaz, ona yol gösteren en parlak ışık çıkarcılıktır. (Leke Bırakan Gölgeler, Bilgi Yayınevi, 1995.)
Aydın Boysan bunları 1980’li 90’lı yılların politikacıları için yazmış. Bugünün politikacıları için yazmış olsa ne fark eder ki?!
Demokrasiyi kendine yontmak, özgürlük adına yalnızca türbanın ve imam hatiplinin üniversitelere ve kamu kuruluşlarına girebilmesini savunmak.
Üniversiteye başı kapalı girmeyi özgürlük, camiye başı açık girmeyi bozgunculuk saymak.
Şiire benzemedik bir dörtlük yüzünden yattığı üç aylık hapsin demagojisiyle kafa ütülemek, iktidara gelince 301’inci maddeyi düşünenlerin kafasına geçirmek.
Şeriatçı Afgan lideri Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturmak, Anıtkabir’deki saygı duruşunu “sap gibi ayakta duruyorlar” diye aşağılamak.
İktidarda olsun muhalefette olsun Müslümanlığı kimseye bırakmamak, sonra da emperyalist kefereyle birlikte komşu müslüman ülkenin üzerine çullanmak.
“Ben zenci Türklerdenim” diye fakir fukara ve mazlum edebiyatı yapmak, iktidara gelince ‘zenci Türkler’in başında sermayenin ve IMF’nin vekilharcı kesilmek.
Seçimden önce, politikadaki yozlaşmaya ve yolsuzluklara tepkili halka dürüstlük propagandası yapmak, yolsuzlukla mücadele için dokunulmazlıkları kaldıracağına söz vermek, iktidara gelince sözünden caymak.
Maaşıyla geçinemediği için ticarete devam etmek zorunda kaldığı numarasına yatmak, çocukları eşin dostun parasıyla Amerikalarda okutmak, sonra da mal varlığını açıklamaya yüreği yetmemek, “yasalar izin vermiyor” diye kıvırtmak; şeffaflık isteyenlere, iktidarda olmanın cüretiyle “densizler edepsizler” diye küfretmek.
Hangi birini saymalı ki?
İktidardaki böyle muhalefetteki böyle.
Asil nasılsa vekil de aynen öyle.
Burası Türkiye!
3 Şubat 2006
Not: Dikkat edileceği üzere eski tarihli bir yazıdır.
8 nisan 2017'de Yenikapı'daki 'Evet' mitinginde bir grup AKP'li, Erdoğan, Yıldırım, Bahçeli ve Soylu'nun elinde silahlar olan pankartı ile alana girmişti..
Yazarın Dİğer Yazıları
Ukrayna: İnsanlık Vahşetle Sınanıyor
25 Mart 2022Vatan Uğruna Ölündüğü Sanılır, Sanayiciler Uğruna Ölünür
17 Mart 2022Rusya'nın Ukrayna'yı İşgaline Hayır
26 Şubat 2022Yedisinden Yetmişe Erdoğan
1 Şubat 2022Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi'den Bugüne Medya
31 Ocak 2022Adem'in Cehaleti ya da Öküz Altında Buzağı Aramak
26 Ocak 2022Sahte Adnan Menderes Mektubu
20 Ocak 2022Şahsım'ın Büyükelçiler Blöfü
27 Ekim 2021Bahçeli Devlet'in Hikmeti
7 Ekim 2021Şam'da Zafer Namazı ve Kabil Kayyımlığı Rüyalarından Hayal Kırıklığına
28 Eylül 202112 Eylül Yargısından Ak Yargıya
21 Eylül 2021Erdoğan bir süredir 'Eski Türkiye yok' diyor ya, ben de aynı kanıdayım.
23 Temmuz 202115 Temmuz Hamaseti
17 Temmuz 2021İşsiz Sayısı Artıyor, İşsizlik Oranı Düşüyor!
12 Mayıs 2021TSK Cemaat, Parti veya Şahsım Ordusu Olmamalıdır!
1 Nisan 2021Tayyip'in Evdeki Hesabı Çarşıya Uyar mı?
20 Mart 2021Düzenin Muteber Katilleri
15 Mart 2021Gare Faciası
27 Şubat 2021Kayıp Damat, Mahpus Prenses, Firari Valide Sultan
21 Şubat 2021Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı İstifa Ettiler!
16 Şubat 2021Aşağı Bakmayanlara Selam Olsun!
7 Şubat 2021Boğaziçi'nde Kâbe Makyavelizmi
3 Şubat 2021Darağacında Bile Asaleti Elden Bırakmadılar
29 Ocak 2021Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017