Fahişelik denilince tarihteki ilk meslek olduğu söylenir ve akla hep belirli bir cinsiyet gelir. İnsan türünün sınıflara ayrışmasından bu yana baskı altında olan kadının cinsiyetinden üretilmiş bu kavram hiç de adaletli ifade edilmemiş, fahişeliğin cinsiyet meselesi olmaktan öte karakter sorunu olduğu hep göz ardı edilmiş.
Gazetecilik meslek örgütlerinin etik bildirgelerinde medyanın dördüncü kuvvet olduğu, yani yasama yürütme ve yargıdan oluşan devlet gücünü denetlemek ve uyarmakla yükümlü olduğu vurgulanır. Buna göre gazeteci de “halkın gözü kulağı dili” olarak gerçekleri yazmakla, topluma ayna tutmakla yükümlü kılınır.
Gazetecilik ve gazeteci bu şekilde kutsansa da, medya tarihi gazeteciliğin pek de masum olmadığını gösteriyor. Daha doğrusu gazetecilerin çok büyük çoğunlukla ekonomik ve siyasi güç merkezleriyle suç ortaklığı yaptıklarını, meslek etiğine uygun gazetecilik yapmak isteyenlerin, bataklıktaki nilüferden, genelevdeki bakireden farklı olmadıklarını anlatıyor.
***
Genelevdeki bakire deyince John Swinton’u anmamak olmaz. Vikipedi’ye göre 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında The New York Times’ta başyazar, The New York Sun’da da yazar ve editör olarak çalışmış; 1880 yılında Karl Marks ile yaptığı söyleşiyi gazetesinde yayımlamış.
İşte bu John Swinton, onuruna verilen ziyafette gazetecilik ve gazeteciler hakkında bir şeyler söylemesi rica edildiğinde, tarihte özgür ve bağımsız gazetecilik diye bir şey olmadığını vurgulamış ve şöyle tamamlamış konuşmasını:
“Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de. Öyleyse şimdi burada 'bağımsız, özgür basının şerefine' kadeh kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahne arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız. Bizler, ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı. Bizler entelektüel fahişeleriz.”
Tabii malum, fahişelik denilince tarihteki ilk meslek olduğu söylenir ve akla hep belirli bir cinsiyet gelir. İnsan türünün sınıflara ayrışmasından bu yana baskı altında olan kadının cinsiyetinden üretilmiş bu kavram hiç de adaletli ifade edilmemiş, fahişeliğin cinsiyet meselesi olmaktan öte karakter sorunu olduğu hep göz ardı edilmiş.
***
Seks işçisi olarak aldıkları paranın karşılığını bedenleriyle, ruhlarıyla fazlaca ödeyen kadınlardan özür dileyerek, entelektüel fahişeler konusuna devam edelim.
Entelektüel fahişelik Amerika ile sınırlı değil. Dünyanın tamamında gazetecilik John Swinton’un anlattığı tarzda yapılagelmiş. İddia ile söyleyelim, Türkiye’nin entelektüel fahişeleri, Amerikalı meslektaşlarını suya götürür susuz döndürür. Çünkü Türkiye’de kapitalizm ve gazetecilik, Batı dünyasından farklı olarak doğrudan devlet tarafından başlatılmıştır; yani fahişelik fıtratta vardır. Devirler değişmiş ama fıtrat değişmemiştir.
Amerikalı John Swinton sol bilinciyle gazeteciliği fahişelik olarak nitelendirmiş. Bizimkiler ise fahişeliklerinden hiç utanmamışlar; utanmadıkları gibi sorulduğunda marifetmiş gibi itiraf etmekten de kaçınmamışlar.
Türkiye’nin bilim düşünce dünyasının önemli insanlarından Niyazi Berkes, Unutulan Yıllar adlı kitabında anlatır. Devir Demokrat Parti, yani Adnan Menderes devridir. 1930’larda Kemalizm’i Marksist çerçevede tanımlama çabasındaki Kadro dergisinin önemli yazarı, artık DP’nin yayın organlarında Çakırbeyli çiftliğinin ağasına methiyeler düzmekte, Menderes’in despotizmini demokrasi diye propaganda etmektedir. Kalabalık bir ortamda ünlü yazarla karşılaşan Niyazi Berkes, etraf tenhalaşınca “Ne oldu?” diye sorar. Eski Kadro yazarı “Niyazi, ben fikir orospusuyum. Bir orospu kim para verirse onunla yatmaz mı? İşte ben onlardan biriyim. Parasını aldığımız iştedir fark!” (Aktaran Niyazi Berkes, Unutulan Yıllar, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s: 87)
Berkes şaşırır, ne diyeceğini bilemez ama daha da şaşıracaktır. Bir gün sohbet ederlerken ünlü yazar aniden saatine bakar telaşlanır; “Az kalsın geç kalacaktım, iftara davetliyim” deyip fırlar. Berkes bir kez daha şaşırır. Zira ünlü yazarın dinle imanla ilgisi olduğunu daha önce hiç duymamış görmemiştir; iftara çağıran diğer ünlü ise, Niyazi Berkes’in tabiriyle “din satıcısı” Necip Fazıl Kısakürek’tir.
O Necip Fazıl ki, Atatürk’ün vefatının ardından Cumhuriyetgazetesinde “Atatürk ıslahat tarihimizin en büyük çehresidir” diye yazmıştır. Vefatın ilk seneyi devriyesinde de Türk Ocağı salonunda düzenlenen anma toplantısında ilk konuşmacıdır; diğeri Behçet Kemal Çağlar. Necip Fazıl, “ilim ve cemiyetin terakkisi karşısında İslam’ın softa kaldığını” söyler, “Türkiye’nin nüfus kütüklerindeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın, işte bu kadar!” diye vurgular. (Aktaran Osman Selim Kocahanoğlu, Atatürk - Rauf Orbay Kavgası, Temel Yayınları İstanbul 2012, s: 726)
Ve o Necip Fazıl çok geçmeden, “her kıymetin ruh ve kökünde İslam’ın bulunduğunu” keşfeder; ıslahat tarihinin en büyük çehresi de değişir, “Adnan Bey’de, Tanzimat’tan bu yana gelmiş sadrazamlar ve başvekiller arasında bu davayı tutmaya müstaid biricik insanı buldum ve yardımını davamın hakkı olarak kabul ettim” diye anlatır.
Yassıada duruşmalarında hem Necip Fazıl hem de ünlü yazar, örtülü ödenekten para aldıklarını itiraf ederler. Örtülü ödenekten kimler zıkkımlanmamıştır ki?...
Berkes’i şaşırtan ünlü yazar kim mi? “Ben fikir orospusuyum” diyen ünlü yazar Burhan Asaf Belge’dir. Ne kadar da tanıdık bir soyadı değil mi!
***
Dediğimiz gibi Türk matbuatında fikir fahişeliği fıtrattan gelir. Fikir fahişeliği dünden önce de vardı, yarından sonra da olacaktır. Öyle bir fahişelik ki, meslektaşlarının, insan hakları ve barış eylemcilerinin içeri tıkılmaları için kalem oynatanları, daha düne kadar F Tipi Cemaat sözcüsü olarak bilinirken bugün en azılı FETÖ düşmanı olarak basın davalarında bilirkişilik yapanları bile vardır.
Hangi birini saymalı anlatmalı ki? Düne kadar F Tipi Cemaat sözcüsü bilineni tahmin etmek kolay. Peki, Cem Uzan’ın gazetesindeyken “Heil Recep!” diye yazan, neredeyse on yıldır da sabahı şerifler hayrolsun gazetesinde Recep Tayyip despotizmini demokrasi diye propaganda eden unsurun kim olduğunu çıkarabilir misiniz?
Kalemini ve ruhunu servet ve iktidar sahiplerine kiralamayan, bataklıkta nilüfer gibi kalabilen fikir emekçilerine saygıyla.
Yazarın Dİğer Yazıları
Siyasi yalanın Soylusundan soysuzuna
23 Haziran 2022Yalancının Ampülü Yatsıdan Sonra Da Yanıyor
17 Haziran 2022Ukrayna: İnsanlık Vahşetle Sınanıyor
25 Mart 2022Vatan Uğruna Ölündüğü Sanılır, Sanayiciler Uğruna Ölünür
17 Mart 2022Rusya'nın Ukrayna'yı İşgaline Hayır
26 Şubat 2022Yedisinden Yetmişe Erdoğan
1 Şubat 2022Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi'den Bugüne Medya
31 Ocak 2022Adem'in Cehaleti ya da Öküz Altında Buzağı Aramak
26 Ocak 2022Sahte Adnan Menderes Mektubu
20 Ocak 2022Şahsım'ın Büyükelçiler Blöfü
27 Ekim 2021Bahçeli Devlet'in Hikmeti
7 Ekim 2021Şam'da Zafer Namazı ve Kabil Kayyımlığı Rüyalarından Hayal Kırıklığına
28 Eylül 202112 Eylül Yargısından Ak Yargıya
21 Eylül 2021Erdoğan bir süredir 'Eski Türkiye yok' diyor ya, ben de aynı kanıdayım.
23 Temmuz 202115 Temmuz Hamaseti
17 Temmuz 2021İşsiz Sayısı Artıyor, İşsizlik Oranı Düşüyor!
12 Mayıs 2021TSK Cemaat, Parti veya Şahsım Ordusu Olmamalıdır!
1 Nisan 2021Tayyip'in Evdeki Hesabı Çarşıya Uyar mı?
20 Mart 2021Düzenin Muteber Katilleri
15 Mart 2021Gare Faciası
27 Şubat 2021Kayıp Damat, Mahpus Prenses, Firari Valide Sultan
21 Şubat 2021Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı İstifa Ettiler!
16 Şubat 2021Aşağı Bakmayanlara Selam Olsun!
7 Şubat 2021Boğaziçi'nde Kâbe Makyavelizmi
3 Şubat 2021Darağacında Bile Asaleti Elden Bırakmadılar
29 Ocak 2021Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017