Tek adam diktatörlüğü için yürütülen referandum kampanyası, siyasal İslam’ın ne denli iki yüzlü, ahlak ve tutarlılık yoksulu olduğunun son örneği olarak şimdiden demagoji tarihine geçti.
Bir kere daha görülüyor ki, İslamcı siyaset erbabı da selefleri ölçüsünde demagogtur, ilkesizdir, oportünisttir, hilekârdır, mülkiyetçidir, sermaye birikimcisi ve emperyalizm işbirlikçisidir. Sadece İslamcı siyaset değil, Devlet Bahçeli’nin şahsında cisimleşen siyaset de öyle.
***
REFERANDUM VE DEMAGOJİ
Demagoji, akılcı mantıklı açıklama ve öneriler yerine halkın dindarlık milliyetçilik duygularını, önyargılarını ve korkularını sömürerek yapılan siyaset olarak tanımlanıyor. Köken olarak Yunanca ‘demos’ (halk) ve ‘agogos’ (liderlik yapmak) sözcüklerinin birleşiminden geliyor. Türkçe’ye halk avcılığı olarak çevirmek mümkün. Demagoji yapan kişiye “demagog” deniyor.
Tek adam diktatörlüğü için evet kampanyası da, önceki seçimler gibi demagoji üzerine kurulu. Kampanyanın başta gelen propagandistleri Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli, akılcı ve mantıklı açıklamalar yapmak yerine halkın dindarlık milliyetçilik duygularını, önyargılarını ve korkularını sömürmekte birbirleriyle yarışıyorlar.
Örneğin Erdoğan, HAYIR diyecek, belki de çoğunluğu sağlayacak on milyonlarca yurttaşı terörist diye yaftalıyor. Her fırsatta FETÖ ve Kandil’in de ‘hayır’ dediğini vurguluyor Erdoğan; “Kişi sevdikleriyle beraberdir, ‘hayır’ diyenin gideceği yer Kandil’dir. ‘Hayır’ diyenlerin konumu 15 Temmuz’un yanında yer almaktır” diyor. Yetinmiyor, “Hayır demek, eşittir çukur” diyebiliyor.
Devlet Bahçeli de “CHP ve yanına hizalanmış bölücü ekipmanlara aldırmadan millet için evet, devlet için evet, Türklüğün bekası için evet, Türkiye'nin bekası için evet” diyerek, Erdoğan’a propaganda desteği sağlıyor.
Propaganda olanakları eşit olsa, örneğin televizyonlar adil davranıp taraflara eşit süre verseler, gazeteler eşit yer ayırsalar, Erdoğan ve Bahçeli istedikleri kadar demagoji yapsınlar, istedikleri kadar HAYIR diyenleri karalasınlar.
Karşılık olarak AKP’nin tek başına dayattığı 2010 referandumunda Fetullah nam vaizin “Mezardakilere bile evet oyu verdirmeli” diyerek Erdoğan’a arka çıktığı, Erdoğan’ın bu vaizi “aynı menzile farklı yollardan giden” din kardeşi olarak gördüğü, “ne istediyse verdiği” anlatılır. Yanı sıra aynı referandumda Kandil’in ‘boykot’ kandırmacasıyla AKP’ye örtülü destek sağladığı, sonrasında Abdullah Öcalan’ın “Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz” diyerek ittifak önerdiği hatırlatılır...
Bu kadarla kalınmaz, 15 Temmuz darbe girişiminin içyüzü olanca çirkinliğiyle tartışılır; Erdoğan’ın darbeyi daha ilk saatlerde niçin “Allah’ın lütfu” saydığı sorgulanır. Erdoğan HAYIR diyenleri darbecilerin yanında hizalanmakla karalarken Meclis’teki AKP çoğunluğunun darbe araştırma komisyonunu neden çalıştırmadığının hesabı sorulur...
Bahçeli’yi teşhire hâlâ gerek var mıdır acaba? Her şeye karşın, Bahçeli’nin ve Erdoğan’ın geçmişte birbirlerine yönelik hakaretleri, Bahçeli’nin geçmişte başkanlık sistemine yaptığı itirazlar anımsatılabilir: “Recep Tayyip Erdoğan, Türk tipi değil ‘Tayyip tipi’ başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı Meclis’in kendi kontrolüne sokulduğu, denge, denetim ve fren sistemi olmayan, tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır.” (Manisa, 9 Mayıs 2015).
Ek olarak, Bahçeli’nin neresinden yakalanıp Erdoğan’a biat ettiği, Erdoğan’ın mabeyni gazeteciye nasıl bir ruh haliyle “kılıç artığı” diye uluduğu analiz edilir; “Kişi sevdikleriyle beraberdir” diyen Erdoğan’ın “dişine kan değmiş” Bahçeli ile beraber olup olmadığı sorulur...
Bunca demagoji teşhir edilince temenni edilir ki, seçmen elini vicdanına koyar, mevcut soysuz rejimi ve referandumla dayatılan tek adam diktatörlüğünü reddeder, eksiksiz demokrasi talep eder. Akıl, vicdan ve hakkaniyet duygusu tümüyle yitirilmemiştir herhalde değil mi!
***
DEMAGOJİNİN ÇUKURU: İDAM
Propaganda olanakları eşit olsa, teşhir edilecek nice tutarsızlık, hamlık, ilkellik vardır. İlkel demagojinin hep gündemde tutulan bir başlığı da idam tartışmasıdır.
Erdoğan hemen her konuşmasında idam cezasının geri getirilmesini istiyor, seçmenlerine idam çığlığı attırıyor. Son olarak idam için referandum yapılmasını bile önerdi.
Demagojinin çukurunda idam diye tutturmanın ilkelliği nasıl anlatılabilir ki? Fetullah Gülen’in desteğinde 12 Eylül 2010 referandum kampanyasını açış toplantısında Erdoğan’ın idam edilenler için ağladığını kaç kişi hatırlar acaba?
20 Temmuz 2010 tarihinde partisinin Meclis grubunu toplamıştı Erdoğan. Nasıl da duyguluydu 1980 darbesi döneminde idam edilen solcu gençler Necdet Adalı ve Erdal Eren ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nu anlatırken!
Anlattığına göre, Necdet Adalı suçsuz olduğundan, Ulucanlar’da arkadaşlarının firar girişimine katılmamış. Kendisini yargılayan mahkeme reisi, karara muhalefet şerhi koymuş, ancak Necdet’in idamını önleyememiş. Şair Nevzat Çelik, Adalı için “Beni burada arama anne / Kapıda adımı sorma / Saçlarına yıldız düşmüş / Koparma anne / Ağlama / Kaç zamandır yüzüm tıraşlı / gözlerim şafak bekledim / uzarken ellerim kulağım kirişte / ölümü özledim anne /yaşamak isterken delice...” diye şiir yazmış. Sonradan gerçek failler yakalanmış ama Adalı geri gelmemiş.
Erdoğan, Necdet Adalı’yı anlatırken gerçekten duyguluydu. Çocuk yaşta asılan Erdal Eren’i anlatırken de duyguluydu. Nihayet, Mustafa Pehlivanoğlu’nun ailesine yazdığı mektubu okurken gözyaşlarını tutamamış, harbiden ağlamış ağlatmış, 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmaya söz vermişti.
2010 referandumu Fetullah Gülen Cemaati’nin ve liberallerin desteğiyle Erdoğan’ın lehine sonuçlandı. Lakin Erdoğan 12 Eylül darbesiyle hesaplaşma sözüne sadık kalmadı, darbecilerin yargılandığı davaya katkıda bulunmadı. Nihayet, 15 Temmuz darbe girişimini aydınlatmaya da yanaşmıyor. Darbeciler ne yaptıysa Erdoğan aynısını yapıyor; parlamentoyu etkisizleştiriyor, ülkeyi kararnamelerle yönetiyor, medyayı ve yargıyı baskı altına alıyor, meydanlarda idam çığlıkları attırıyor.
Darbecilerin astığı gençler için ağlayan ağlatan Erdoğan şimdi idam istiyor. Zira darbecilerle aynı kumaştan dokunmuş. Demokrasiye inanmıyor; demokrasiyi inşa etmek değil, “Dava sancağını en yüksek burçlara taşımak” derdinde. Davasına sadakatle, siyasal İslamcı karakterini ifşa etmekten çekinmiyor. İdam isterken yine dindarlığı sömürüyor; “George şöyle demiş, Hans şöyle demiş, bizi ilgilendirmiyor. Allah ne demiş, o ilgilendiriyor. Parlamento kararı verirse, Cumhurbaşkanı olarak ben onaylarım” diyor (12 Kasım 2016).
“Allah ne dediyse o” davasının özgürlüğe eşitliğe adalete demokrasiye kapalı dinci faşist düzen davası olduğunu nasıl anlatmalı ki? Demokraside egemenlik halkındır, dinci faşist düzende ise egemenliğin sözüm ona Allah’a ait olduğu varsayılır. Dindarlık kisvesi altında ceza hukuku Allah’ın dediğine göre düzenlenecekse, medeni hukuk ve ticaret hukuku, devlet düzeni ve günlük hayat da Allah’ın emirlerine göre düzenlenecek demektir.
***
Sözün özü, 16 Nisan’da yapılacak oylama, demokratik başkanlık sistemi için referandum değil, “Allah ne dediyse o” sözleriyle itiraf edilen dinci faşist tek adam diktatörlüğü için referandumdur.
Tek adam diktasına direnmek, HAYIR demek ihmal edilemeyecek yurttaşlık görevidir.
Yazarın Dİğer Yazıları
TSK Cemaat, Parti veya Şahsım Ordusu Olmamalıdır!
1 Nisan 2021Tayyip'in Evdeki Hesabı Çarşıya Uyar mı?
20 Mart 2021Düzenin Muteber Katilleri
15 Mart 2021Gare Faciası
27 Şubat 2021Kayıp Damat, Mahpus Prenses, Firari Valide Sultan
21 Şubat 2021Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı İstifa Ettiler!
16 Şubat 2021Aşağı Bakmayanlara Selam Olsun!
7 Şubat 2021Boğaziçi'nde Kâbe Makyavelizmi
3 Şubat 2021Darağacında Bile Asaleti Elden Bırakmadılar
29 Ocak 2021Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017Nuriye Semih ölmemeli!!!
3 Ekim 2017Tayyip Erdoğan için endişeliyim: Keşke Amerika'ya gitmeseydi!
20 Eylül 2017Seyahatname-i Rahmi Çelebi: Yosemite'nin Gözyaşları
13 Eylül 2017Seyahatname-i rahmi çelebi, Amerikanın yeniden keşfi!
22 Ağustos 2017Haram para ile hac!!!
7 Ağustos 2017Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!
23 Mayıs 2017Ankara'da hakimler yokmuş!
6 Mayıs 2017Aşık Peygamber'den aşık imama insanlık halleri
24 Nisan 201715 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?
15 Nisan 2017Peygamberler Günahsız masumlar mıdır?
23 Mart 2017'Dileeeeek, Dilek... Oy Dilek!'
9 Mart 2017Hitler ve Mussolini'den Erdoğan'a
25 Şubat 2017Referandumdan evet çıkmazsa iç savaş mı çıkacak?
20 Şubat 2017