Asıl dert, çocuklara dini eğitim vermek değil, halkın bütün kesimlerini ilköğretimden başlayarak dinle "ehlileştirmek" ve sermayenin hizmetine "ucuz iş gücü" olarak sunmaktır; yani dini "halkın afyonu" olarak kullanmak. Eğer bunlar sermayenin çıkarlarına ve siyasi iktidarlarının güvence altına aldığı egemenliğine değil de inanca değer veriyor olsalardı, inancı ve bilimi aynı kefeye koyan bir uygulamaya gitmezlerdi.
AKP-C eğitim sisteminin ideolojik dönüşümünü sürdürüyor. 4+4+4'ün ardından okullara türbanı getiren düzenlemeye imza atan AKP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, kılık kıyafet değişikliğinin çocukları psikolojik olarak rahatlatacağını öne sürdü.
Bu bakan kimdi, hatırlatalım: ‘‘Türkiye cumhuriyeti'nin başlangıçta ortaya koyduğu laiklik, cumhuriyet gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğunun ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.'' diyen zat-ı muhterem. Bakanlığa getirildiğinden beri bu sözünü icraata dökmekle meşgul.
13.cü "CeBIT Eurasıa 2012 Bilişim Fuarı"nda "Eğitim, İletişim, Medya Zirvesi"nin açılışına katılan Bakan Dinçer, öğrencilerin kılık kıyafetlerinin 'serbestleştirilmesi' kararına ilişkin soruları yanıtlaken "Tek tip kıyafet çocuklara otoriter bir tavırla karar alma kabiliyetini körelten kendi yeteneklerinden çok kendisine verilen bilgiyi öne çıkaran bir tavır koymalarını sağlıyordu" iddiasında bulundu.
İnsan aklı ve zekası ile alay eden bir tavır bu. Önce "Kuran" ve "Peygamberin hayatı" derslerini devreye soktunuz. Peygamberlerin de değil, üstelik. Ve "laik" bir cumhuriyetin Meclisi, sayenizde ilk kez kendisine bir peygamber seçmiş oldu. Şimdide kıyafet serbestliği ile türbanı okula sokuyorsunuz sonra türbanlı olmayı hakim kıyafet haline getireceksiniz. Amaç bu. Bu amacı gizlemek, çok fazla görünür kılmamak için de özgürlük yalanına başvuruyorsunuz.
Bütün bunlar Başbakanın 'dindar nesil yetiştireceğiz' sözüyle başlamadı mı?
Dinçer, bilimi de kendi yalanlarının aracı olarak kullanıyor. Kılık kıyafet değişikliğinin çocukları psikolojik olarak rahatlatacağını kendilerine bir özgüven geleceğini ve onların potansiyellerini açığa çıkartacağını söylüyor. Uzmanlar ise, gelir uçurumunun çok yüksek olduğuna dikkat çekerek, üniformanın bu eşitsizliğin görünürlüğünü azalttığını, çocuklarda göreli bir eşitlik bilinci yarattığını vurguluyor. Dinçer'in açıklamasının aksine çocukların kıyafetlerinin inançlarını belirtir şekilde serbestleşmesi çocukların baskıya maruz kalmasının da önünü açabilir diyorlar. Görünen köy klavuz istemez. Böyle olacağı kesin.
Dini "halkın afyonu" olarak kullanıyorlar
Eğitimciler 4+4+4 gündeme geldiğinde de, okul öncesi eğitimin kaldırılarak ilköğretime başlama yaşının 5'e indirilmesinin sağlık sorunlarına yol açacağını, pedagojik açıdan, motor-mental gelişim sürecini tamamlamamış bir çocuğun, düzeyinin üstünde bir programa tabi tutulmasının, o çocuğun bütün özgün yetilerini körelteceğini, bunun da, bireyi, tamamen "edilgin birey" haline getireceğini söylemişlerdi. Bütün bunlar dile getirilirken çocukların psikolojisini hatırlamayan Dinçer şimdi yapılan uyarılara da ilginç bir yanıt veriyor: "Okullarımızda aslında çok zengin olanla çok fakir olanın aynı okula gittiğini mi düşünüyorsunuz? Bütün bu sorunları tekrar gözden geçirin lütfen." Yalnışlıkla eğitimde neoliberal politikalarla derinleştirdikleri eşitsizliğin varolduğunu doğrulamış oldu.
Böylece dini neden ilköğretime dek indirdikleri de yanıtını buluyor. Asıl dert, çocuklara dini eğitim vermek değil, halkın bütün kesimlerini ilköğretimden başlayarak dinle "ehlileştirmek" ve sermayenin hizmetine "ucuz iş gücü" olarak sunmaktır; yani dini "halkın afyonu" olarak kullanmak. Eğer bunlar sermayenin çıkarlarına ve siyasi iktidarlarının güvence altına aldığı egemenliğine değil de inanca değer veriyor olsalardı, inancı ve bilimi aynı kefeye koyan bir uygulamaya gitmezlerdi. Çünkü inancı ve bilimi aynı kefeye koymakla ikisini çatıştırarak hem inancın hem bilimin zarar göreceğini, her ikisinin de yozlaşacağını öngörmek için, Dinçer gibi intihal yoluyla ya da meşru yoldan akademik kariyer yapmaya ihtiyaç yoktur.
Yine de psikoloji üzerinden konuşan bakana soralım:Tek bir dinin simgelerinin (türban vs) okul ortamına sokulması farkli inançlar üzerinde psikolojik baskı oluşturmayacak mı? Böylece bir yandan farklı inançları asimile edici sonuçlar yaratacak, sonuçta da nefret, kin ve düşmanlık duygularının gelişmesine yol açmayacak mı? Öte yandan, Kuran" ve "Peygamberin hayatı" dersleri sadece bir dinin sadece bir mezhebinin yorumu ya da DEVLETİN RESMİ yorumu olacağından devletin inançlar arasında ayrımcılık yapması anlamına gelecek ve devlet mezhep ayrımcılığı yapıyor olmayacak mı? Olmuyor mu?
"Toplumun farklı kesimlerinin farklı istek ve ihtiyaçlarının olduğu kabul edilmiyor" diyen Dinçer, sadece muhafazakar ve İslamcı kesimin taleplerini bütün topluma dayattıklarını, on yıllık iktidarları döneminde yaşam tarzlarına, farklı inançlara müdahale eden tutum ve uygulama içinde olduklarını, böylece toplumu kendi süretlerinde biçimlendirmekte olduklarını bu toplumun aydınlık insanlarının anlamadığını sanıyor. Herkesi kendilerine dalkavukluk eden, kalemlerini kiralayan liberal ahmak sanıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kaldırılması yönündeki kararına rağmen Alevi çocukları için psikolojik işkenceye dönüşen "zorunlu din dersi"nde neden ısrar ediyorsunuz? Alevilerin farklı bir inanç kesimi olarak bu taleplerini neden kabul etmiyorsunuz?
"Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz demek", laikliğin tasfiye ilanıdır
Dinçer, takkiyenin sınırlarında zorlanarak nihayet niyetlerini daha somut kılan bir ifade kullandı: "Türkiye'de eğitim sisteminin paradigmasını değiştirmeye", "talep odaklı eğitim sistemini kurmaya çalışıyoruz." Dünyadaki gelişmeler de böyleymiş. Dünyadan kastı, Ortadoğu, Müslüman Kardeşlerin iktidara geldiği Kuzey Afrika ülkeleri olsa gerek.
Bu, laikliği eğitim sisteminden tasfiye ediyoruz demektir. Dinçer'in konuşması laikliği tasfiye ilanından başka bir şey değildir. Eğitim sisteminin paradigmasını değiştirmek ne demek diye sorabilecek bir gazeteci de kalmadı ne yazık ki. Paradigmanın ana tanımlarından birisinin model ya da kuramsal çerçeve olduğu bilinir. Herhalde bundan da, bu somut durumda, laik eğitim sisteminden başka bir şey anlaşılmaz. Besbelli ki, niyetlerini, statükoyu kırma, serbestlik, özgürlük, demokratikleşme, paradigma değişimi gibi kavram ve söylemlerle maskeliyorlar.
Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Demagoji yetersiz kalıyor, takkiye tıknefes. Siyasetin demokratikleştiğini öne süren Dinçer, eğitimde de aynı 'demokratikleşmenin' yaşanması gerektiğini söylerken, ardından bütün 20-25 yıllık ideoljik-siyasi serüvenin sürekli inkar edilen sırrını açığa vurdu: "Aslında kıyafet meselesini ekonomik ve hatta sosyo kültürel olmaktan önce siyasi olarak düşünmek zorundayız"
Yıllarca türbanın ideolojik simge olduğu eleştirisini yapanların karşısına inanç özgürlüğünü çıkardılar. Demek ki neymiş mesele türbana özgürlük değilimiş. Türbanı, dolayısıyla kadınları kullanarak, samimi Müslümanları aldatarak tüm toplumu, farklı olanı İslam-Türk sentezinde eritip tek-tipleştirmekmiş. Ötesi takkiyenin keskin kokusundan başka bir şey değilidir.
"Kıyafet meselesini siyasi olarak düşünmenin" başka anlamı var mı?
Yazarın Dİğer Yazıları
Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019Diktatörlüğün Sonbaharı
24 Haziran 2018Türkiye yol Ayrımında
2 Mayıs 2018HDP Kongresi..
11 Şubat 2018CHP kurultayı, faşizm ve savaş
6 Şubat 2018RTE olsa olsa Herkül’üyle henüz karşılaşmayan Cacus olabilir
23 Aralık 2017Ecevit ve Kılıçdaroğlu
15 Haziran 2017Son darbe
17 Nisan 2017Distopya*: Evet çıkarsa ne olocak?
12 Nisan 2017Ey Fravun'a iman edenler!
25 Aralık 2016Efendisiz-vesayetsiz-demokratik cumhuriyet için Kurucu Meclis
10 Ağustos 2016'Uzun Bıçaklar Gecesi' ve İç savaş provası
18 Temmuz 201614 Haziran 2016
Diktatörlüğe karşı Halk Devrimi
25 Nisan 2016'Devrim ve karşı-devrim'
18 Ocak 2016Nuray Mert ve ‘Faydalı salaklık’
11 Ocak 2016'Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’
31 Ekim 2015Bir de kalkmış herkesi 'sağduyulu olmaya davet' ediyor..
10 Ekim 2015Asıl Şerefsizler kimlerdir, halka, devrimcilere ve demokratlara karşı nasıl savaşırlar
9 Ağustos 2015’Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere’
23 Temmuz 2015Dilipak: Cinsel olarak tahrik ediliyoruz / Eşcinselliği Osmanlıyı geri getirmek isteyenler kışkırtıyor
4 Temmuz 2015Kendi tanrısına bile ihanet eden adam..
6 Haziran 2015AKP Faşizmi, ant-faşist cephe, HDP, BHH ve CHP
5 Ocak 2015Erdoğan ve AKP, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonuna el koyacak..
15 Aralık 2014Ya Kobane ya barbarlık!
14 Ekim 2014Gezi İsyanı Türkiye'nin 1905'idir
25 Temmuz 2014CHP’nin BOP’un resterasyonuyla uyumlu stratejisi
26 Haziran 2014'Yeni Türkiye' Soma madeninin altında kaldı..
2 Haziran 2014BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?
6 Nisan 2014En uzun gün ve olasılıklar
30 Mart 2014HDP, CHP'nin oylarını mı bölüyor?
27 Mart 2014İsyanın adı Berkin-
12 Mart 2014'Paralel devletler', koku-tutulması ve devrimci kopuş
19 Ocak 2014Devlet ikiye mi bölündü yani?
17 Aralık 2013Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
15 Aralık 2013Erdoğan-Barzani ittifakı: 'İslam' kardeşliği
17 Kasım 2013Cumhurbaşkanı ve başbakanıyla devletin linç girişimi!!
7 Eylül 2013'Kimyalı' mı 'Kimyasız' mı?
30 Ağustos 2013Başka coğrafyanın çocukları: Rojavalı çocuklar
6 Ağustos 2013Muhalefet, Direnişin açtığı yoldan yürümeli, anayasa görüşmelerinden çekilmelidir
16 Temmuz 2013Yanıyor insanlık hâlâ!
1 Temmuz 201325 Haziran 2013
Belli ki, geldiğiniz gibi gitmeyeceksiniz!
15 Haziran 2013'Bir kaç çapulcu' kim?
2 Haziran 2013İlle de Roboski!!!
6 Ocak 2013Cumartesi.. Cumartesi..
25 Kasım 2012Ruhu alçalan toplum
29 Ekim 2012Tezkere provokasyonu
4 Ekim 2012Alçaklığın dayanılmaz irtifası..
24 Ağustos 2012Aygün neden kaçırıldı?
13 Ağustos 2012Savaş kışkırtıcılığı suçtur!
23 Temmuz 2012CHP Kurultayı ve Devrimci Cumhuriyet
16 Temmuz 2012Mızrağın ucundaki 'Islam' ve biyopolitiği
12 Haziran 2012'Ceddin deden, neslin baban..'
19 Mayıs 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor
17 Nisan 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme
16 Nisan 2012Bu başbakan kimin başbakanı?
14 Mart 2012Devlet iktidarının yeniden paylaşım savaşı
14 Şubat 2012Dersim, CHP ve Faşizm
29 Aralık 2011Kürt sorununda 'Osmanlı'da oyun çok'
27 Ekim 2011Adını siz koyun..!
8 Ekim 2011“Laiklik kesinlikle ateizm değildir” Öylemi?
27 Eylül 201190’nında devrimci delikanlı*
18 Ağustos 2011Yanıyor insanlık hala!
3 Temmuz 2011Türkiye Dönüm Noktasında
31 Mayıs 2011