Bu ülkede ne zaman ki, işkencede, gözaltında, faili meçhul cinayetlerde kaybedilenlerin hesabı sorulmaya başlanır, bu hesabı gören "özel yekili" mahkemeler kurulur: ne zaman ki mecliste Kayıpları Araştırma Komisyonu kurulur, bu komisyonun önünde bütün kapılar, "kozmik odalar" açılır, o zaman gerçekten 12 Eylül'le, kontr-gerilla ile hesaplaşmanın yolunun açıldığına inanabiliriz. O zaman "yetmez ama evet" diyebiliriz..
Tam 17 yıl oldu. Analar her Cumartesi oradalar. Bu zaman zarfında bir çok hükümet geçti. Evlatlarının, eşlerinin, kardeşlerinin cansız bedenlerine, mezarlarına dahi ulaşıp sarılamadılar. Karanfillerini koyacakları, toprağını avuçlayıp özlem giderecekleri mezarlarını arıyorlar! Acıları 'o gün'kü gibi hep taze.
Kimse onların bu acısını dindirmedi. Hiç bir hükümet.. Zaman zaman gelip orada medyaya resim verenleri oldu. Ama hiçbir politikacı casaretle çıkıp bu karanlık perdeyi yıkmaya kalkmadı.
Ve şimdi "analar ağlamasın" diyorlar. Ve de, -biri darbe lideri olsa bile- bir ayağı çukurda olan iki kişiyi çıkartıp "12 Eylül'ü yargılıyoruz" diyorlar!
Kimler? Dün onların önünde eğilenler!
Nerede görülmüş başını eğenlerin hesap sorduğu! Nerede görülmüştür, 12 Eylül hükümetinin başbakan yardımıcısı safatıyla, idam kararlarına imza atan, işkence ve gözaltında kayıp dosyalarının hasıraltı edilmesi için emir vermiş ya da göz yummuş, Başbakanlığı döneminde bizzat iki devrimcinin idamı için karar vermiş, iktidarı döneminde üç milyon Kürt köylüsünü yurtlarından koparıp büyük şehirlerin varoşlarına savuran bir adama anıt-mezar yaptıranlardan medet umulduğu?
Bu toplum en yiğit, en namuslu, en bilinçli evlatlarının işkencecileriyle, katilleriyle, cellatlarıyla birlikte yaşamaya alıştırılmış ne yazık ki. İyi ve kötü olan karşısında ilgisiz ve tepkisiz. Kendisine sunulan sessiz çoğunluk rolünü başarıyla oynuyor. Adalet duygusunu, insanlık erdemlerini, demokratik değerleri zedeleyenlerin kendi adına konuşmasına izin veriyor. Adalet algısını köreltip önyargılarını öne çıkardılar . Tüm kültürlerde adalete aykırı davranış, dine, ahlaka, hukuka, geleneklere aykırı davranış demektir; dolayısıyla günahtır, ayıptır, yanlıştır ve suçtur. Ama bu toplum dindarlaştıkça ahlaktan ve adaletten uzaklaşıyor. Her cumartesi, 17 yıldır önlerinden geçtiği Kayıp Anneleri'ni görmüyor!
Bu belleğini yitirmiş, vicdanı nasırlaşmış, erdemleri alçalan ve çürüyen bir toplumun davranışıdır.
Tek bir cümle özetliyor bunu. Onlardan biri, "400 haftadır elimizde olan bu resimler bizim onurumuz, gururumuz olurken bu ülkenin de karanlık yüzü oldu" diyor. Cumartesi anneleri 400 haftadir buna 'itirazı yükseltiyor. Saçlarından sürüklendiler, biber gazı yediler, coplandılar. Gözaltına alındılar. Oğlunu arıyor, onu haykırıyor diye işkence gördüler. Tıpkı Arjantin askeri faşist diktatörlüğüne karşı mücadelenin yolunu açan Plaza de Mayo Anneleri gibi, yılmadılar.
Ne var ki, tam 400 hafta, 17 yıl bu itiraz yüksek mercilere ulaşamıyor. O mercilerdeki yetkililerin vicdanında küçük bir kımıltı bile uyanmıyor. Ama o anlı şanlı yetkililer, kürsüden idam edilen gençlerin mektuplarını okuyarak, tek kişilik tiyatronun usta oyuncularına taş çıkartırcasına sahte gözyaşlarını zübükçe dökebildiler. Utanmadan insanların acılarını kendi siyasi emelleri için kullandılar.
Ve bu ülkenin başbakanı, iki yıl önce, ne dedi? O vicdanlı, o ‘yaradandan ötürü yaradılanı seven' başbakan. O kürsüden gözyaşları dökülmeden bir süre önce ya da sonra.. Kendisi mürüvvet görmüş bir baba olarak, evlatlarının cansız bedenlerini, kemiklerini bile görememiş binlerce kayıp yakınlarına..
"Ne iş yaptıklarını bilmiyorum. Cumartesi anneleri birilerince kullanılıyor"!
15 yıl önce alınıp işkence gören, bir daha canlı görülemeyen 13 yaşındaki oğlu Seyhan'ın kemiklerini aramaya devam ederken yorgun kalbinin durmasına tam 24 gün kala, Ramazan Doğan da ona şöyle seslenmişti:
"Ben Ramazan Doğan. Gözaltında kaybedilen Seyhan'ın babasıyım. Galatasaray Lisesi önüne eskiden karım Asiye gelirdi. Gözaltında işkence gördü, sağlığı bozuldu, Seyhan diye diye öldü. Yerine ben geliyorum. Başbakan ne yaptığımı bilmiyorsa, söyleyeyim: Oğlumun kemiklerini arıyorum."
*
Bu ülkede ne zaman ki, işkencede, gözaltında, faili meçhul cinayetlerde kaybedilenlerin hesabı sorulmaya başlanır, bu hesabı gören "özel yekili" mahkemeler kurulur: ne zaman ki mecliste Kayıpları Araştırma Komisyonu kurulur, bu komisyonun önünde bütün kapılar, "kozmik odalar" açılır, o zaman gerçekten 12 Eylül'le, kontr-gerilla ile hesaplaşmanın yolunun açıldığına inanabiliriz. O zaman "yetmez ama evet" diyebiliriz..
Yazarın Dİğer Yazıları
Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019Diktatörlüğün Sonbaharı
24 Haziran 2018Türkiye yol Ayrımında
2 Mayıs 2018HDP Kongresi..
11 Şubat 2018CHP kurultayı, faşizm ve savaş
6 Şubat 2018RTE olsa olsa Herkül’üyle henüz karşılaşmayan Cacus olabilir
23 Aralık 2017Ecevit ve Kılıçdaroğlu
15 Haziran 2017Son darbe
17 Nisan 2017Distopya*: Evet çıkarsa ne olocak?
12 Nisan 2017Ey Fravun'a iman edenler!
25 Aralık 2016Efendisiz-vesayetsiz-demokratik cumhuriyet için Kurucu Meclis
10 Ağustos 2016'Uzun Bıçaklar Gecesi' ve İç savaş provası
18 Temmuz 201614 Haziran 2016
Diktatörlüğe karşı Halk Devrimi
25 Nisan 2016'Devrim ve karşı-devrim'
18 Ocak 2016Nuray Mert ve ‘Faydalı salaklık’
11 Ocak 2016'Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’
31 Ekim 2015Bir de kalkmış herkesi 'sağduyulu olmaya davet' ediyor..
10 Ekim 2015Asıl Şerefsizler kimlerdir, halka, devrimcilere ve demokratlara karşı nasıl savaşırlar
9 Ağustos 2015’Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere’
23 Temmuz 2015Dilipak: Cinsel olarak tahrik ediliyoruz / Eşcinselliği Osmanlıyı geri getirmek isteyenler kışkırtıyor
4 Temmuz 2015Kendi tanrısına bile ihanet eden adam..
6 Haziran 2015AKP Faşizmi, ant-faşist cephe, HDP, BHH ve CHP
5 Ocak 2015Erdoğan ve AKP, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonuna el koyacak..
15 Aralık 2014Ya Kobane ya barbarlık!
14 Ekim 2014Gezi İsyanı Türkiye'nin 1905'idir
25 Temmuz 2014CHP’nin BOP’un resterasyonuyla uyumlu stratejisi
26 Haziran 2014'Yeni Türkiye' Soma madeninin altında kaldı..
2 Haziran 2014BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?
6 Nisan 2014En uzun gün ve olasılıklar
30 Mart 2014HDP, CHP'nin oylarını mı bölüyor?
27 Mart 2014İsyanın adı Berkin-
12 Mart 2014'Paralel devletler', koku-tutulması ve devrimci kopuş
19 Ocak 2014Devlet ikiye mi bölündü yani?
17 Aralık 2013Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
15 Aralık 2013Erdoğan-Barzani ittifakı: 'İslam' kardeşliği
17 Kasım 2013Cumhurbaşkanı ve başbakanıyla devletin linç girişimi!!
7 Eylül 2013'Kimyalı' mı 'Kimyasız' mı?
30 Ağustos 2013Başka coğrafyanın çocukları: Rojavalı çocuklar
6 Ağustos 2013Muhalefet, Direnişin açtığı yoldan yürümeli, anayasa görüşmelerinden çekilmelidir
16 Temmuz 2013Yanıyor insanlık hâlâ!
1 Temmuz 201325 Haziran 2013
Belli ki, geldiğiniz gibi gitmeyeceksiniz!
15 Haziran 2013'Bir kaç çapulcu' kim?
2 Haziran 2013İlle de Roboski!!!
6 Ocak 2013'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır
3 Aralık 2012Ruhu alçalan toplum
29 Ekim 2012Tezkere provokasyonu
4 Ekim 2012Alçaklığın dayanılmaz irtifası..
24 Ağustos 2012Aygün neden kaçırıldı?
13 Ağustos 2012Savaş kışkırtıcılığı suçtur!
23 Temmuz 2012CHP Kurultayı ve Devrimci Cumhuriyet
16 Temmuz 2012Mızrağın ucundaki 'Islam' ve biyopolitiği
12 Haziran 2012'Ceddin deden, neslin baban..'
19 Mayıs 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor
17 Nisan 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme
16 Nisan 2012Bu başbakan kimin başbakanı?
14 Mart 2012Devlet iktidarının yeniden paylaşım savaşı
14 Şubat 2012Dersim, CHP ve Faşizm
29 Aralık 2011Kürt sorununda 'Osmanlı'da oyun çok'
27 Ekim 2011Adını siz koyun..!
8 Ekim 2011“Laiklik kesinlikle ateizm değildir” Öylemi?
27 Eylül 201190’nında devrimci delikanlı*
18 Ağustos 2011