Türkiye sadece bir savaşa değil, Hitler ve Mussolini benzeri tek adam diktatörlüğüne doğru gidiyor. Üstelik bu savaş sadece devletler arasında değil, halklar ve mezhepler arasında bir savaşa dönüşecek. Bu diktatörlüğe ve savaşa karşı sosyalistler, Kürt Özgürlük hareketi, sosyal demokratlar, sol kemalistler birleşmelidir. Devrimci, laik, sosyal ve demokratik bir cumhuriyet, demokratik ulus, ancak Kürt halkının özgürlük ve eşitlik taleplerini de sahiplenen böyle birlik üzerine yükselebilir.
Olay nedir?
Urfa'nın Akçakale ilçesini ince telle ayrılan Suriye bölgesinde Suriye ordusu ile kukla Özgür Suriye Ordusu (OSO) militanları arasında pazartesinden beri şiddeti artan bir mevzi savaşı yaşanıyor. ÖSO Suriye gümrük kapısını ve orada bulunan Gümrük müdürlüğünü ele geçirmek istiyor. ÖSO sınırın tam karşısından saldırdığı için kurşunlar Akçakale'deki binalara, bu arada okul binasına da isabet ediyor. Bu yüzden okullar tatil edliiyor, insanlar evlerinden çıkmaz oluyorlar. Kurşunlardan yaralanan yurttaşlar var.
"Muhalifler Akçakale'nin ateş altında kalmasının istenmeden ama mecburen olduğunu söylüyor." diyen Şanlıurfa İpekyol Gazetesi müdürü Şahin Öznur şunları ekliyor BBC muhabirine: "Muhaliflerin aktardığına göre, bazıları yaylım ateşi açmak zorunda kalıyor ve kurşunların ve roketlerin yanlışlıkla Türkiye tarafına geldiğini söylüyorlar."
Dün Suriye ordusu binayı geri almak için topçu ateşiyle karşılık veriyor. Rakka kentine bağlı Tel Abyad ilçesinden ateşlendiği sanılan top mermileri Akçakale merkezindeki Yeni Mahalle'yi vuruyor. Bir evin önüne düşen top mermisinin infilak etmesi ile patlamanın meydana geldiği tek katlı evde bulunan anne, çocukları ve komşusu olmak üzere 5 yurtaş feci şekilde can veriyor, çevredeki 13 kişi de ağır yaralanıyor.
Türkiye hükümeti ise dün akşam saatlerinde bu olaya top atışlarıyla yanıt verdiğini açıkladı. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Türkiye'nin savaş uçaklarının belirlediği koordinatlara 25 km menziilli top atışlarıyla Suriye'ye verdiği askeri karşılık sonucu bazı Suriye askerlerinin öldüğünü iddia etti. Akçakale ilçesi ve çevresinde, saat 06.45 itibariyle Türkiye'den Suriye tarafına yapılan top atışlarının yeniden başladığı bildiriliyor.
Başbakanlık'tan yapılan açıklamada, ''Bu menfur saldırıya, sınır bölgesindeki Silahlı Kuvvelerimiz tarafından angajman kuralları doğrultusunda anında gereken karşılık verilmiş, radarla tespit edilen Suriye'deki noktalara top atışı yapılarak hedefler vurulmuştur'' ifadelerine yer verildi. Aynı açıklamada " NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ile de bir telefon görüşmesi yapılmış; NATO Konseyi'nin acil olarak toplanması kararlaştırılmıştır. Türkiye, angajman kuralları ve uluslararası hukuk çerçevesinde, Suriye rejiminin ulusal güvenliğimize yönelik bu tür provokasyonlarını asla karşılıksız bırakmayacaktır."
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise, Suriye güçlerinin sınır ötesini vurmasını öfkeyle karşıladıklarını, Türkiye'deki can kayıplarından da üzüntü duyduklarını belirtti. Clinton durumu "Çok çok tehlikeli" diye niteleyerek, "Bütün sorumlu ülkeler, Esad rejimini ateşkese, kendi halkına saldırmayı bırakmaya ve siyasi geçişi başlatmaya ikna etmek için bir araya gelmek zorunda" dedi.
Suriye Enformasyon Bakanı Ümran ez-Zabı ise şu açılamayı yaptı: "Olayda yaşamını yitirenlerin yakınlarına, dost ve kardeş Türk halkına başsağlığı diliyorum." 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan Türkiye ile Suriye sınırındaki top saldırısı hakkında, yetkili birimlerce soruşturma başlatığını belirtti. Suriye ile Türkiye sınırının uzun olduğunu ve sınırdan silah kaçakçılığının yanı sıra silahlı grupların girdiğini ileri süren Zabı, Suriye'nin iyi niyetli olduğunu ve komşu ülkelerin egemenliğine saygı gösterdiğini dile getirdi. Zabı, silahlı grupların Suriye'nin istikrarının yanı sıra bölgenin de istikrarına zarar verdiğine işaret etti.
İnterfax ajansına konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Gennady Gatılov ise, "Hem Suriyeli hem de Türk yetkililerin bu durumda, Suriye muhalefeti içinde sınırda kasıtlı olarak çatışma çıkmasını provake edebilecek radikallerin sayısının arttığını hesaba katarak maksimum ihtiyatla davranması gerektiğini düşünüyoruz" dedi. "Suriye ve Türkiye sınırda oluşabilecek provokasyonlara karşı maksimum hassasiyet göstermek zorunda." şeklinde uyarısını yaptı.
**
Olayın çeşitli medya kanallarından derlediğim şu ana kadarki gelişimi ve tarafların yaptığı açıklamalar böyle.
Şimdi şu soruyu sorarak devam edelim..
AKP iktidarı ve ABD yetkililerin yaptığı açıklamalarda ifade edildiği gibi Akçakale'de top mermisinin infilak etmesiyle hayatını kaybeden yurttaşlarımızdan Suriye yönetimi mi sorumludur? Ya da başbakanlık açıklamasında ifade edildiği gibi, "Suriye rejiminin ulusal güvenliğimize yönelik bir tür provokasyonu" mudur?
Hemen söyleyelim. Tam aksine, bütün olgular ve Türkiye'nin Suriye politikası, bu olayın AKP iktidarı ve onu destekleyen güçlerin ve ortaklaşa yönlendirdikleri ÖSO ve İslamcı radikal grupların bir provokasyonu olduğunu gösteriyor.
1. Sınır bölgesinde yaklaşık 20 gündür çatışmaların sürdüğü ve başından beri yurttaşların tedirgin olduğu bilindiği, günlerce Akçakalelilerin başına mermi çekirdekleri, şarapnel parçaları yağdığı halde neden önlem alınmadı, mesela bölge boşaltılmadı? Neden son seçimde kendisine %85 oyun çıktığı Akçakale'de AKP kendi seçmenlerini dahi korumadı, verilen oyların karşılığı, erzak, kömür vb. dışında top mermisi olarak geri döndü?
2. Yukarıda ÖSO militanlarının Akçakale'nin ateş altında kalmasının istenmeden ama mecburen olduğunu ifade ettiklerini aktardık. Bu kukla ordu, Hatay'da, iktidarın gözetiminde, ABD desteği ve katkısıyla teşkil edilen bir ordu. CIA ile, MİT'le ve devletin diğer organlarıyla ilişki içinde bir yapı. İktidarın bu yapının savaş stratejisi üzerinde doğrudan etkisi olduğunu hiç bir yetkili yalanlamadı. Bu demek oluyor ki, AKP iktidarı, örgüt kanalıyla da önlem alabilir, örgütü yurttaşların can güvenliği için uyarabilirdi. Neden yapmadı?
3. Mültecileri korumak için herşeyi seferber eden bu iktidar, kendi vatandaşını korumak için neden elini kıpırdatmadı? Tam aksine, gelişmeleri, hükümetin kayıtsızlığını, başbakanın istifasını isteyerek, yerel yöneticileri de önlem almamakla suçlayarak protesto eden, eylemlerini beş kişinin ölümünden sonra da sürdüren yurttaşlara polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti?
4. Suriye Enformasyon bakanının ‘yetkili birimlerce soruşturma başlattıklarını, olaydan üzüntü duyduklarını, Türkiye'nin egemenliğine saygılı olduklarını ifade etmesi, sınırdaki terörist grupların her iki ülkenin istikrarına zarar verdiği şeklindeki açıklamasının hiç mi önemi yok? Neden Rusya dışişleri bakan yardımcısı "Suriye ve Türkiye sınırda oluşabilecek provokasyonlara karşı maksimum hassasiyet göstermek zorunda" şeklinde uyarıda bulunuyor? Olayın kaynağı nedir? Muhaliflerin saldırısı mı, provokasyon mu? Bu kesinleştirilmiş mi ki, bir kaç saat sonra misilleme yapılıyor?
Bunların tek cevabı var. Suriye'ye saldırmak için fırsat yaratmak.
İktidar başından beri, ABD ile işbirliği içinde ve onun teşorunu olarak, Suriye'ye askeri müdahalede bulunmanın şartlarını yaratmaya çalıştı. Birleşmiş Milletler temsilcisi Annan'ın barış planını geçersiz kılmak için Suriye'nin Dostları koalisyonunu kurmaya öncülük ederek. Olmadı, İki keşif uçağını Suriye hava sahasına sürerek ve bir uçağın düşmesine, pilotların ölmesine yol açmak suretiyle NATO'yu ve ABD'yi harekete geçirme politikasıyla. 18 Temmuzda Suriye Savunma bakanına suikastın hemen arkasından Esad'ın işi bitmiştir demek suretiyle suikastın arkasında durarak. Dahası Suriye'den mülteci göçünü özendirip bir felaket sahnesi (Sahne-i Fecai) yaratıp dünya kamuoyunu etkilemeye çalışarak. Angelina'Jölie'yi merhamet figürü olarak kullanarak.
Kısacası AKP ve Erdoğan, başından beri, bırakalım Suriye krizine ilişkin barışçı bir politika izlemeyi, yeni-Osmanlıcı emperyal heveslere kapılarak, AKP kongresinde sergilendiği gibi, bölgede sunni mezhebine dayalı bir ittifak yaratarak savaştan yana bin takla attı.
AKP iktidarı ve onun "stratejik derinlik" dehası dışişleri bakanı Davutoğlu'nun öteden beri Suriye içinde bir tampon bölge kurulmasına çabaladığı, ancak bu girişimin BM nezdinde başarısız olduğu bir gerçek. Düşen top mermisinin tampon bölge oluşturulması veya bunu BM'nin yapması için zemin oluşturmakta kullanılacağı da çok açık. Nihayet, bugün AKP ve MHP oyları ile çıkan tezkere için bir manivela oluşturduğu da net.
Ancak bu tezkerenin sadece Esad yönetimine karşı olduğu sanılmasın. İki gün önce Şemdinli'deki çatışmada 12 PKK'lı öldürülürken iki PKK'lının da Suriye sınırından girerken öldürüldüğü yetkililer tarafından açıklanmıştı. Oysa BBC gibi yayın kuruluşlarıının, yerel kaynakların verdiği habere göre PKK'lı denilen kişiler, Suriye Kürtlerinin özerk yönetimine bağlı sınırda devriye gezerken Türkiye tarafından açılan ateş sonucu öldürülen milisler. Bu da gösteriyor ki, tezkere de belirtildiği gibi, AKP iktidarı sınır güvenliği gerekçesiyle, tıpkı yıllardır Irak'ta yapıldığı gibi, Suriye Kürt özyönetimi güçlerine karşı operasyon düzenlemeyi amaçlıyor. Irak'taki gibi, "teröristlere karşı sıcak takip" gerekçesiyle Suriye topraklarına girecek. Böylece, BM ve NATO'ya yaptıramadığı şeyi, Suriye sınırları içinde tanpon bölge oluşturmayı kendisi yapmaya girişecek. Nitekim MHP teskereyi desteklerken PKK ve Suriye Kürtlerini gündeme getirdi. 'Sınır ötesi' opresyonların Suriye Kürt özerk bölgesini de kapsayacağını AKP yönetcisi Nurettin Canikli açıkladı. Kısacası, tezkere açıkça Suriye Kürtlerini de tehtid etmektedir.
Şu da var. Türkiye, savaş uçağının Suriye havasahasında düşürülmesinden sonra angajman kurallarının değiştirildiğini, yani bundan sonra her hangi bir olayda misli ile karşılık verileceğini ilan etmişti. Top mermisine karşı top atışları. Peki ÖSD veya başka cihatıçı gruplardan birinin Suriye topraklarından Türkiye'ye havan mermisi atmayacağını veya ele geçirdiği bir tankı Türkiye'ye yöneltmeyeceğini kim garanti edebilir? Nitekim bir kaç hafta önce ÖSO tarafından yapılan bir açıklamada iki Suriye MIG uçağının Kilis üzerinden Türkiye sınırını iki kez ihlal ederek ÖSO mevzilerini bombaladığı yönündeki açıklaması bu güçlerden bir provakasyon gelebileceğinin somut bir göstergesidir. Çünkü bu açıklama açıkça Erdoğan'a lisan-i münasiple angajmanı hatırlatan ve "hani yaklaşanı düşürecektiniz" mesajıydı. Dolayısıyla, son zamanlarda kopmaların yaşandığı, 5 komutan ve yüz askerin Suriye ordusuna teslim olduğu, Halep'teki mevzileri büyük ölçüde temizlenen ÖSO ve diğer islamcı gruplar, bundan sonra provokasyonlara girebilirler.
Bütün bu gerçekler Akçakale'de infilak eden top mermilerinin arkasında bir provakasyon olduğunu gösteriyor. Recep Tayyip Erdoğan, kendi halkını, kendi seçmenlerini bile feda edecek kadar bir gözü dönmüşlükle açıkça ülkeyi savaşa sokuyor.
İşin ilginç yanı şu. Top mermileri dün akşama doğru patlıyor. Hükümet gece yarısına kadar teskere kararı alıyor. Siyasi partiler görüşlerini ortaya koymadan, onlara herhangi bir bilgilendirme yapmadan parlamento kapanmış olmasına rağmen, nöbetçi memur bekletilerek, onun vasıtasıyla bakanlar kurulu tezkeresi parlamentoya tebliğ ediliyor ve sabah parlamento toplanıp savaş kararı alıyor. Bu adeta hükümetin bir çeşit parlamento darbesiyle savaş kararı çıkarmasıdır.
Türkiye sadece bir savaşa değil, Hitler ve Mussolini benzeri tek adam diktatörlüğüne doğru gidiyor. Üstelik bu savaş sadece devletler arasında değil, halklar ve mezhepler arasında bir savaşa dönüşecek. Bu diktatörlüğe ve savaşa karşı, sosyalistler, Kürt Özgürlük hareketi, sosyal demokratlar, sol kemalistler birleşmelidir. Devrimci, laik, sosyal ve demokratik bir cumhuriyet, demokratik ulus, ancak Kürt halkının özgürlük ve eşitlik taleplerini de sahiplenen böyle birlik üzerinde yükselebilir.
Yazarın Dİğer Yazıları
Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019Diktatörlüğün Sonbaharı
24 Haziran 2018Türkiye yol Ayrımında
2 Mayıs 2018HDP Kongresi..
11 Şubat 2018CHP kurultayı, faşizm ve savaş
6 Şubat 2018RTE olsa olsa Herkül’üyle henüz karşılaşmayan Cacus olabilir
23 Aralık 2017Ecevit ve Kılıçdaroğlu
15 Haziran 2017Son darbe
17 Nisan 2017Distopya*: Evet çıkarsa ne olocak?
12 Nisan 2017Ey Fravun'a iman edenler!
25 Aralık 2016Efendisiz-vesayetsiz-demokratik cumhuriyet için Kurucu Meclis
10 Ağustos 2016'Uzun Bıçaklar Gecesi' ve İç savaş provası
18 Temmuz 201614 Haziran 2016
Diktatörlüğe karşı Halk Devrimi
25 Nisan 2016'Devrim ve karşı-devrim'
18 Ocak 2016Nuray Mert ve ‘Faydalı salaklık’
11 Ocak 2016'Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’
31 Ekim 2015Bir de kalkmış herkesi 'sağduyulu olmaya davet' ediyor..
10 Ekim 2015Asıl Şerefsizler kimlerdir, halka, devrimcilere ve demokratlara karşı nasıl savaşırlar
9 Ağustos 2015’Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere’
23 Temmuz 2015Dilipak: Cinsel olarak tahrik ediliyoruz / Eşcinselliği Osmanlıyı geri getirmek isteyenler kışkırtıyor
4 Temmuz 2015Kendi tanrısına bile ihanet eden adam..
6 Haziran 2015AKP Faşizmi, ant-faşist cephe, HDP, BHH ve CHP
5 Ocak 2015Erdoğan ve AKP, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonuna el koyacak..
15 Aralık 2014Ya Kobane ya barbarlık!
14 Ekim 2014Gezi İsyanı Türkiye'nin 1905'idir
25 Temmuz 2014CHP’nin BOP’un resterasyonuyla uyumlu stratejisi
26 Haziran 2014'Yeni Türkiye' Soma madeninin altında kaldı..
2 Haziran 2014BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?
6 Nisan 2014En uzun gün ve olasılıklar
30 Mart 2014HDP, CHP'nin oylarını mı bölüyor?
27 Mart 2014İsyanın adı Berkin-
12 Mart 2014'Paralel devletler', koku-tutulması ve devrimci kopuş
19 Ocak 2014Devlet ikiye mi bölündü yani?
17 Aralık 2013Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
15 Aralık 2013Erdoğan-Barzani ittifakı: 'İslam' kardeşliği
17 Kasım 2013Cumhurbaşkanı ve başbakanıyla devletin linç girişimi!!
7 Eylül 2013'Kimyalı' mı 'Kimyasız' mı?
30 Ağustos 2013Başka coğrafyanın çocukları: Rojavalı çocuklar
6 Ağustos 2013Muhalefet, Direnişin açtığı yoldan yürümeli, anayasa görüşmelerinden çekilmelidir
16 Temmuz 2013Yanıyor insanlık hâlâ!
1 Temmuz 201325 Haziran 2013
Belli ki, geldiğiniz gibi gitmeyeceksiniz!
15 Haziran 2013'Bir kaç çapulcu' kim?
2 Haziran 2013İlle de Roboski!!!
6 Ocak 2013'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır
3 Aralık 2012Cumartesi.. Cumartesi..
25 Kasım 2012Ruhu alçalan toplum
29 Ekim 2012Alçaklığın dayanılmaz irtifası..
24 Ağustos 2012Aygün neden kaçırıldı?
13 Ağustos 2012Savaş kışkırtıcılığı suçtur!
23 Temmuz 2012CHP Kurultayı ve Devrimci Cumhuriyet
16 Temmuz 2012Mızrağın ucundaki 'Islam' ve biyopolitiği
12 Haziran 2012'Ceddin deden, neslin baban..'
19 Mayıs 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor
17 Nisan 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme
16 Nisan 2012Bu başbakan kimin başbakanı?
14 Mart 2012Devlet iktidarının yeniden paylaşım savaşı
14 Şubat 2012Dersim, CHP ve Faşizm
29 Aralık 2011Kürt sorununda 'Osmanlı'da oyun çok'
27 Ekim 2011Adını siz koyun..!
8 Ekim 2011“Laiklik kesinlikle ateizm değildir” Öylemi?
27 Eylül 201190’nında devrimci delikanlı*
18 Ağustos 2011