Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti.
Onu ilkin TRT televizyonundan hatırlıyorum. TMMOB Mimarlar Odası başkanı olarak açıklamalarından. Mesleki sorunları arasında, toplumsal sorumluluk bilinciyle 12 mart rejimini de eleştiren açıklamalardı bunlar. O günlerde çok farkında değildim bu eleştirilerin karşı çıkıştan öte taşıdığı ağırlığın. Sonradan Nuran Abla (Akşit), ‘’Şaban’ın konuşmaları, hepimize moral ve güç veriyordu’’ dediğinde önemini daha iyi anladım..
Şaban Ormanlar, Mimarlar Odası Başkanlığını 1972’den 1975’e kadar sürdürdürdü. 1974’ten sonra Sultanahmetteki Emekçi bürosunda tanışacak, 1951 tevkifatında içeri alınan, 3 yıl hapis yattıktan sonra sürgüne gönderilen eski bir komünist olduğunu öğrenecektim..
1975’de Türkiye emekçi Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Partinin genel sekreterliğini üstlendi. O sıra partiye katılmamıştım. Kuruluştan kısa bir süre sonra, partide ayrılık yaşandı. Gençlik mücadelesi içinde kaldım. Bu süre içinde ayrılanlarla birlikteydim. 1976’da tekrar partiye döndüm. Anadolu yakasında örgütlenmeyi üstlendim. Bu sıralarda Şaban Abi Kartal’daki toplantılarımıza katılmaya başladı. Meğerse Pendik-Güzelyalı’da yakın komşuymuşuz.
Şerif Tekben, Köy Enstitülerinin öncülerinden. Bizim evin elli metre aşağısında, deniz kenarında evi* vardı. Bazen bu evin yanındaki küçük iskeleden denize bakarken küçük teknesiyle onun yaklaştığını görürdüm. Uzunca kır saçları, güneş yanığı yüzüyle bana Hemingway’in İhtiyar Adamını** hatırlatıyordu. Şerif Tekben kim? Diyarbakır-Dicle, Malatya-Akçadağ Köy Enstitülerinin kurucularından ve sonrada Akçadağ Enstitüsünün müdürü. Daha sonra İsmail Hakkı Tonguç ve diğer arkadaşlarıyla birlikte Köy Enstitülerinden uzaklaştırılan bir sosyalist. Kızı Günnur Ormanlar’la birlikte 1965 seçimlerinde, Kurtuluş-Nasırlı Eller Meclise adlı gazeteyi, üstelik kendi evinde çıkarıp Anadolu’ya dağıtımını sağlamış, Her sayısı 50 bin basılan TİP’in köye giden bir yayınıydı.. Fakat MDD’ci oldukları için tasfiye edilecekti.
İşte bu Şerif Tekben Şaban Abinin kayınpederi, Günnur Ablanın babasıydı. Onu da tanımış oldum.
Ormanlar, 1940'lı yılların ikinci yarısında İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği'nin (İYTGD) ve Hür Gençlik dergisinin faaliyetlerine katıldı. İYTGD'nin, sol hareketin tarihinde seçkin bir yeri var. Harçlar kampanyası, Nâzım Hikmet'in kurtuluşu için açlık grevi gibi eylemlerle ses getirmişlerdi. Laleli Çiçek Palas'ta düzenledikleri toplantının polis tarafından basılması, küçük bir derneği demokrasi mücadelesi tarihinde önemli bir konuma getirmişti. 1951 TKP davasından Şefik Hüsnü, Reşat Fuat Baraner, Mihri Belli, Sevim Belli, Şevki Akşit’le birlikte tutuklandığında Şaban Ormanlar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü'nün son yılına gelmişti. Okulu ancak 7 yıl aradan sonra gelmiş olduğu son sınıfı en iyi dereceyle bitirecekti.
Sultanahmet Cezaevi- Sağ-alt sıranın başında
Sakin görünüşlü, sabırlı, karşısındaki dinleyen, lafın gelişi anlamında değil, gerçekten dinleyen, eskilerin efendi dediği kibar, nazik bir adamdı. Bütün bu özellikleri aslında mütevazi kişiliğinin yansımasıydı da. Ve ama ilkeli ve kararlı bir devrimciydi. Saygı uyandıran bu özellikleriye, gençleri anlayan, dinleyen, ciddiye alan biri izlenimi bırakmıştı bende. Bu yüzden Parti içinde ciddi meseleler olduğunda önce onunla konuşmayı tercih ederdim. Mihri Abi ile konuştuğumuzda, sonuçta birbirimizi anlasak da, tartışmanın bir gerilim an’ından geçmesi neredeyse kaçınılmazdı. Gerilimi azaltan ve iletişimi mümkün kılan Şaban Abinin tartışmaya müdahalesi olurdu.
(Reşat Fuat Baraner cenazesi_13 Ağustos 1968. Sagdan sola Hikmet Kıvılcımlı, Bulgar göçmeni bir komünist, Suat Şükrü Kundakçı, Şaban Ormanlar ve Mihri Belli)
Çoğu tartışmada, lafa öyle girerdi ki, söylemek istediğiniz şeyin onun anlatımında kamil bir ifadeye kavuştuğunu görürdünüz. Ortam sakinleşirdi. Mihri Abinin onu çok ciddiye aldığını, önemsediğini bu tartışmalarda farkettim.
1979 sonunda hareket içinde bir çok sorun çıkmıştı.
Ülkede sıkıyönetim vardı. Buna rağmen katliamlar, siyasi cinayetler artarak sürüyordu. Can güvenliği yoktu. Adı konulmamış bir iç savaş yaşıyorduk. Bazı arkadaşlarla bu işin böyle gidemeyeceğini ifade etmeye başladık. Bir broşür yazmayı üstlendim. Üzerinde anlaştıktan sonra bu broşürü öncelikle Şaban Abiye verdim. Burada ifade ettiğimiz görüşleri tartışmak istiyoruz dedim. Tartışmanın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinde onun belirleyici bir rolü olmuştu.
Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti.. 1991 de hapisten çıkıp yeniden Güzelyalı’daki Şerif Amcanın*** evinde buluştuğumuzda, Birikim dergisinde 2 sayı yayınlanan Sosyalist Örgütlenmenin Teorik Öncülleri’ başlıklı çalışmamı okuduğunu ve iyi bir ‘’marksizm savunması’’ olduğunu söyledi. Bu övgüsü beni onurlandırdığı kadar şaşırtmıştı da. Çünkü bazı arkadaşlar yazıya istinaden ‘’Sen Troçkist olmuşsun’’ şeklinde tepki göstermişlerdi. Şaban Abi onlardan daha eski kuşağın temsilcilerinden olmasına karşın farklı bir tutum ortaya koyuyordu.
Vedat Türkali’nin 1951 tevkifatından sonraki cezaevindeki bir anısını şöyle anlatıyor:
‘’Harbiye Cezaevi’ndeyiz, komünayı yasakladılar. Askerler cezaevi yönetiminde ustalaşmamıştı daha. 12 Eylül’den sonra Diyarbakır Cezaevi’nde Kürtlere uygulanan yönetim yanında çok çocukça sayılırdı. Bakın o günlere ait bir olay anlatayım:
Mutfağı kapatmışlar büyük kazanlara el koyuyorlar. Şaban Ormanlar diye ufak tefek bir mimarlık öğrencisi var. Binbaşı ile Yüzbaşı gelip Mutfağa girdiler. Bir kocaman bakır kazana el koydular. O bizim minicik Şaban dikildi karşılarına; “Bunu alamazsınız!” dedi. İçimden gülmek geldi doğrusu. Çocuğu şöyle iteleseler kazana düşecek! Subaylar duraladı; Niye alamazmışız? Şaban dimdik; “Sorumlu olursunuz!” dedi. Gülmekten güç tutuyorum kendimi. Ama ne oldu biliyor musunuz? Binbaşı ile Yüzbaşı bir köşeye çekilip kısa bir fiskostan sonra dönüp kös kös çekip gittiler. Evet, sorumlu olmaktan korkmuş kazanı alamamışlardı. Genç öldü ünlü mimar Şaban Ormanlar. Tarihin onurlu ışıklarında yaşasın!’’
24 haziran 2007’de, bir hafta önce kaybettiğimiz Hamza Özkan’ın anısına bir araya gelmiştik. Şaban Abi, Mihri Abi, Sevim Abla ve diğer arkadaşlar. Ertesi gün ben de ülkeden ayrılacaktım. O gece, Şaban Ağabeyin o aydınlık, epeydir göremediğim sevecen yüzü yeniden tazelenmişti zihnimde ve o tazelikte kucaklaşarak ayrılmıştım. 3 hafta sonra 14 temmuz 2007’de aramızdan ayrıldığını haber aldım.. Ve ilk kez geldiğim bir ülkenin, bütün ayrılıkların hüznüyle yürüdüm hiç bilmediğim sokaklarında. Hüznün en koyusu, onurlu, dürüst, kararlı sıfatlarını hakkıyla temsil eden bir devrimciyi, yoldaşı yolculayamamaktı.
O buluşma bir veda gecesi sıfatını kazanacakmış meğer..
Özlemle ve saygıyla anıyorum..
‘Tarihin onurlu ışıklarında yaşayacak’.
------------------------------------------
https://odatv4.com/vedat-turkali-son-romanini-kime-adayacak-0502131200.html
*İmece yoluyla ve emekli ikramiyesi ile yapılan bu evin mimarı da Şaban Ormanlar’dı.
** Ernest Hemingway’in İhtiyar Adam ve Deniz adlı romanındaki Kübalı balıkçı Santiago.
***Şerif Tekben 1983’te vefat etmişti.
Yazarın Dİğer Yazıları
Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019Diktatörlüğün Sonbaharı
24 Haziran 2018Türkiye yol Ayrımında
2 Mayıs 2018HDP Kongresi..
11 Şubat 2018CHP kurultayı, faşizm ve savaş
6 Şubat 2018RTE olsa olsa Herkül’üyle henüz karşılaşmayan Cacus olabilir
23 Aralık 2017Ecevit ve Kılıçdaroğlu
15 Haziran 2017Son darbe
17 Nisan 2017Distopya*: Evet çıkarsa ne olocak?
12 Nisan 2017Ey Fravun'a iman edenler!
25 Aralık 2016Efendisiz-vesayetsiz-demokratik cumhuriyet için Kurucu Meclis
10 Ağustos 2016'Uzun Bıçaklar Gecesi' ve İç savaş provası
18 Temmuz 201614 Haziran 2016
Diktatörlüğe karşı Halk Devrimi
25 Nisan 2016'Devrim ve karşı-devrim'
18 Ocak 2016Nuray Mert ve ‘Faydalı salaklık’
11 Ocak 2016'Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’
31 Ekim 2015Bir de kalkmış herkesi 'sağduyulu olmaya davet' ediyor..
10 Ekim 2015Asıl Şerefsizler kimlerdir, halka, devrimcilere ve demokratlara karşı nasıl savaşırlar
9 Ağustos 2015’Ağlamak Bazı acılarda yetmez Bazı ölümlere’
23 Temmuz 2015Dilipak: Cinsel olarak tahrik ediliyoruz / Eşcinselliği Osmanlıyı geri getirmek isteyenler kışkırtıyor
4 Temmuz 2015Kendi tanrısına bile ihanet eden adam..
6 Haziran 2015AKP Faşizmi, ant-faşist cephe, HDP, BHH ve CHP
5 Ocak 2015Erdoğan ve AKP, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonuna el koyacak..
15 Aralık 2014Ya Kobane ya barbarlık!
14 Ekim 2014Gezi İsyanı Türkiye'nin 1905'idir
25 Temmuz 2014CHP’nin BOP’un resterasyonuyla uyumlu stratejisi
26 Haziran 2014'Yeni Türkiye' Soma madeninin altında kaldı..
2 Haziran 2014BDP/HDP Cumhurbaşkanlığı seçimi Için ne diyor?
6 Nisan 2014En uzun gün ve olasılıklar
30 Mart 2014HDP, CHP'nin oylarını mı bölüyor?
27 Mart 2014İsyanın adı Berkin-
12 Mart 2014'Paralel devletler', koku-tutulması ve devrimci kopuş
19 Ocak 2014Devlet ikiye mi bölündü yani?
17 Aralık 2013Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
15 Aralık 2013Erdoğan-Barzani ittifakı: 'İslam' kardeşliği
17 Kasım 2013Cumhurbaşkanı ve başbakanıyla devletin linç girişimi!!
7 Eylül 2013'Kimyalı' mı 'Kimyasız' mı?
30 Ağustos 2013Başka coğrafyanın çocukları: Rojavalı çocuklar
6 Ağustos 2013Muhalefet, Direnişin açtığı yoldan yürümeli, anayasa görüşmelerinden çekilmelidir
16 Temmuz 2013Yanıyor insanlık hâlâ!
1 Temmuz 201325 Haziran 2013
Belli ki, geldiğiniz gibi gitmeyeceksiniz!
15 Haziran 2013'Bir kaç çapulcu' kim?
2 Haziran 2013İlle de Roboski!!!
6 Ocak 2013'Eğitimin paradigmasını değiştiriyoruz' demek, laikliğin tasfiye ilanıdır
3 Aralık 2012Cumartesi.. Cumartesi..
25 Kasım 2012Ruhu alçalan toplum
29 Ekim 2012Tezkere provokasyonu
4 Ekim 2012Alçaklığın dayanılmaz irtifası..
24 Ağustos 2012Aygün neden kaçırıldı?
13 Ağustos 2012Savaş kışkırtıcılığı suçtur!
23 Temmuz 2012CHP Kurultayı ve Devrimci Cumhuriyet
16 Temmuz 2012Mızrağın ucundaki 'Islam' ve biyopolitiği
12 Haziran 2012'Ceddin deden, neslin baban..'
19 Mayıs 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme -Faşizm yargılıyor
17 Nisan 2012Post-modern darbeden postmodern faşizme
16 Nisan 2012Bu başbakan kimin başbakanı?
14 Mart 2012Devlet iktidarının yeniden paylaşım savaşı
14 Şubat 2012Dersim, CHP ve Faşizm
29 Aralık 2011Kürt sorununda 'Osmanlı'da oyun çok'
27 Ekim 2011Adını siz koyun..!
8 Ekim 2011“Laiklik kesinlikle ateizm değildir” Öylemi?
27 Eylül 201190’nında devrimci delikanlı*
18 Ağustos 2011