PROF. OLMUŞLAR AMA NE HOCA OLABİLMİŞLER NE DE... HAS Parti’li Numan Kurtulmuş olarak, Erdoğan’ın 2023 vizyonunu eleştirirken, “2023’te bu vizyon tutarsa her üniversite öğrencisinin başında 10 polisle birlikte üniversite sınavlarının yapıldığına şahit olacağız” diyordu. Bugün 2023’e iki yıl kala öğrenci başına 10 polis düşüyor; AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, “Boğaziçi öğrencileri marjinal grupların yönlendirmelerine kapılmamalı” diyor.
Fotoğraftaki yer Gaziantep Üniversitesi Rektörü’nün makam odası.
Makam koltuğunda oturan unsur, AKP Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş,
Masanın yanındaki de üniversitenin rektörü prof. unvanlı başka bir unsur. Ayakta el pençe divan durmuş, aşağı bakıyor.
Sesli olarak yuh çektim. (TDK Sözlüğü’ne göre, yuh “Birine karşı beğenilmeyen veya öfke duyulan bir durumda haykırılan söz”dür.)
Numan efendiye göre bu ziyaret siyasi bir ziyaret değil; hoca-talebe ilişkisi içinde bir ziyaret. Rektör unvanlı unsur kendisinin doktora öğrencisiymiş; hocasını karşılayan öğrenci olarak hislenmiş, o sevinçle makamını göstermiş.
Numan efendi de hiç sıkılmadan makam koltuğuna kurulmuş. Bari bir de elini öptürüp iki de tokat atsaydı, rektör namlı unsurun yanaklarında gül açsaydı. Malum hocanın vurduğu yerde gül biter.
Numan efendi açıkça söylemese de, siyasetçi kimliğiyle rektörün koltuğuna oturmasının ayıplanacağını kabul ediyor. Ayıplanmaktan kaçınmak için hoca-öğrenci ilişkisine sığınıyor. Sanki hocası olarak öğrencisinin koltuğuna oturması marifetmiş gibi. Masanın önünde ziyaretçiler için koltuklar sehpalar var. Orada görüşseler bir yerleri eksilir, azametlerine halel gelir sanki. Ne demeli, prof. olmuşlar ama ne hoca olabilmişler ne de…
***
Erdoğan’ın kalbi Ali dili Muaviye
Numan efendinin başka marifetleri de var. Necmettin Erbakan’ın partisindeyken, AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ağır eleştiriler yöneltiyor, “AKP’ye geçmektense Saadet’te çaycı olurum” diyordu.
Çaycı olmak nefsine ağır gelmiş olmalı ki, 2010 yılında Saadet Partisi’nden ayrıldı, HAS Parti’yi kurdu. Buradayken de, partisindeki en büyük sıkıntının “gizli ve sinsi AKP’liler olduğunu” söylüyordu. Daha da ileri gidiyor, Başbakan Erdoğan’ın İsrail politikasına çok sert eleştiriler yöneltiyor, İsrail’in en büyük diplomatik zaferlerini AKP döneminde kazandığını, AKP hükümetinin veto etmemesi ile OECD üyesi olabildiğini, Davos’ta otel lobisinde One Minute demenin marifet olmadığını söylüyordu. Hatta, Başbakan Erdoğan’a “Başbakanın kalbi Ali diyor, dili Muaviye söylüyor” diyerek yükleniyordu.
Yine HAS Parti lideriyken, Erdoğan’ın 2023 vizyonunu eleştiriyor, “2023’te bu vizyon tutarsa, Uganda Cumhurbaşkanı’na One Minute dediğini duyacağız. 2023’te vizyon tutarsa, zenginlerin yaşadığı sitelerin etrafında dilenen yoksullara polisin biber gazıyla müdahale ettiği haberlerini okuyacağız” diyordu.
HAS Parti’li Numan efendinin Erdoğan’a eleştirileri bu kadarla kalmıyordu; “Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğimize söz veriyoruz. Musa gibi gelip firavunlaşmayacağıma namusum üzerine söz veriyorum” diyebiliyordu.
Sonra anlaşıldı ki, HAS Parti’deki “gizli ve sinsi AKP’li” Numan Kurtulmuş’un ta kendisidir; namusu üzerine verdiği sözü unutup 2012’de soluğu AKP’de aldı, Başbakan Yardımcısı bile oldu.
***
Numan efendi, Saadet’te çaycıyken de, HAS Parti’de genel başkan iken de, AKP’de Başbakan Yardımcısı ve Genel Başkan Vekili iken de aslında hep kendisini oynadı. Takiyye ayetleri olarak bilinen Al-i İmran 28 ve Nahl 106’yı siyasi çıkarına uyarladı, tipik siyasal İslamcı siyasetçi olarak davrandı.
HAS Parti’li Numan Kurtulmuş olarak, Erdoğan’ın 2023 vizyonunu eleştirirken, “2023’te bu vizyon tutarsa her üniversite öğrencisinin başında 10 polisle birlikte üniversite sınavlarının yapıldığına şahit olacağız” diyordu. Bugün 2023’e iki yıl kala öğrenci başına 10 polis düşüyor; AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, “Boğaziçi öğrencileri marjinal grupların yönlendirmelerine kapılmamalı” diyor.
Bir cümlesi daha var ki, bilinç altının ifadesidir. Numan efendi Başbakan Yardımcısı iken bağımsızlığı (başka sözcük yokmuş gibi) “Bizim için bağımsızlık gâvura ‘gâvur’ diyerek karşısına dikilebilmektir” diye tanımlamıştı. Bu cümle Tanzimat öncesi Osmanlı’ya özlemin ifadesiydi. Zamansızca ettiği gafın farkına varmış olmalı ki, konuşmasının devamında “Gâvur, gayrimüslime verilen isim değildir, bizim lügatımızda. Bizim lügatımızda gâvur despota, zalime, insanlara zulüm edene, emperyaliste verilen isimdir” diyerek düzeltmeye çalışmıştı. (Hürriyet, 3 Aralık 2016.)
Ne demeli, prof. olmuş, Başbakan Yardımcısı bile olmuş ama…
***
Numan efendinin Gaziantep Üniversitesi’nde verdiği görüntüye bakarken bu söylemlerini hatırlamadan edemedim. Bu görüntüye yuh çekerken toplumun büyük çoğunluğun bu görüntüyü, buna benzer davranışları onayladığının da farkındayım. Yani toplumun büyük çoğunluğu böyle bir davranışın ayıp olup olmadığını sorgulamıyor bile.
Kamu görevlisiyken böyle davranmak gelmedi içimden. 12 Eylül darbesi döneminde jandarma subayı idim; bana bağlı karakolları ziyarete gittiğimde, karakol komutanı astsubayın veya erbaşın koltuğuna oturmak aklıma bile gelmedi. Oysa o tarihte, devlet başkanlığını da gasp eden darbeci genelkurmay başkanı, (asker veya sivil) hangi kuruma gitse, kurum müdürünün veya komutanın makam masasına kurulur, emirler yağdırırdı. O emir yağdırırken, kurum müdürü veya komutan da aynen bugünkü rektör gibi ayakta el pençe divan dururdu. Darbeci paşa elini de öptürürdü. (Hangi gazeteciler elini öptü, ayrı hikâye.) Çünkü, 12 Eylül faşizminin paşası, aynen Osmanlı dönemindeki gibi itaat etmiş, ulu’l emr karşısında boynu bükük, başı eğik, aşağı bakan, ezik bir devlet yapısı ve muti bir toplum istiyordu. Sokaklarda bu amaçla tanklar ve asker kol geziyordu, üniversiteler asker ablukası altındaydı.
O günden bugüne zihniyet ve siyaset değişmedi. 12 Eylül faşizmi bugün Cumhur İttifakı iktidarı olarak sürüyor. Bir farkla ki, darbeci genelkurmay başkanının yerinde Şahsım var. Sokaklarda ise tanklar ve asker yerine polis ve TOMA’lar kol geziyor; üniversiteler polis ablukasında.
Gaziantep Üniversitesi’ndeki görüntü, Şahsım’ın ve ortağının nasıl bir üniversite, devlet örgütü ve toplum istediklerinin fotoğrafıdır.
Direnenlere, aşağı bakmayanlara selam olsun!
Yazarın Dİğer Yazıları
Ukrayna: İnsanlık Vahşetle Sınanıyor
25 Mart 2022Vatan Uğruna Ölündüğü Sanılır, Sanayiciler Uğruna Ölünür
17 Mart 2022Rusya'nın Ukrayna'yı İşgaline Hayır
26 Şubat 2022Yedisinden Yetmişe Erdoğan
1 Şubat 2022Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi'den Bugüne Medya
31 Ocak 2022Adem'in Cehaleti ya da Öküz Altında Buzağı Aramak
26 Ocak 2022Sahte Adnan Menderes Mektubu
20 Ocak 2022Şahsım'ın Büyükelçiler Blöfü
27 Ekim 2021Bahçeli Devlet'in Hikmeti
7 Ekim 2021Şam'da Zafer Namazı ve Kabil Kayyımlığı Rüyalarından Hayal Kırıklığına
28 Eylül 202112 Eylül Yargısından Ak Yargıya
21 Eylül 2021Erdoğan bir süredir 'Eski Türkiye yok' diyor ya, ben de aynı kanıdayım.
23 Temmuz 202115 Temmuz Hamaseti
17 Temmuz 2021İşsiz Sayısı Artıyor, İşsizlik Oranı Düşüyor!
12 Mayıs 2021TSK Cemaat, Parti veya Şahsım Ordusu Olmamalıdır!
1 Nisan 2021Tayyip'in Evdeki Hesabı Çarşıya Uyar mı?
20 Mart 2021Düzenin Muteber Katilleri
15 Mart 2021Gare Faciası
27 Şubat 2021Kayıp Damat, Mahpus Prenses, Firari Valide Sultan
21 Şubat 2021Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı İstifa Ettiler!
16 Şubat 2021Boğaziçi'nde Kâbe Makyavelizmi
3 Şubat 2021Darağacında Bile Asaleti Elden Bırakmadılar
29 Ocak 2021Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017