Albert Camus’nun dediği gibi, “Önceden en inceden inceye tasarlanan cinayet idamdır. Hiçbir caninin eylemi, ne kadar ince hesapla hazırlanmış olursa olsun, bununla kıyaslanamaz. Çünkü, kıyaslanabilmesi için kurbanına kendisini öldüreceği günü önceden haber vermiş ve o andan itibaren kurbanını aylarca kendi merhametine terk etmiş bir caniye ölüm cezasının uygulanması gerekirdi. Böylesi bir canavara özel yaşamda rastlanmaz.”
Önceden en inceden inceye tasarlanan cinayete nice kahramanlar devrimciler kurban gitti.
Sokrates, Spartacus, Giordano Bruno, Bedrettin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal, Pir Sultan Abdal ve nice kahramanlar… Baldıran zehrini içerken, çarmıha gerilip çivilenirken, diri diri yakılırken, yapraksız bir dalda sallanırken, boynu vurulurken efendilere ve mütegallibeye boyun eğmediler, can telaşına düşmediler, aman dilemediler. Son nefeste bile elden bırakmadıkları asalet ve onurlarıyla insanlığın vicdanı oldular. Onları katledenlerin ise adları bile bilinmiyor.
Daha yakın tarihte Deniz, Yusuf, Hüseyin, Erdal ve nice devrimciler… İdam sehpasında dizleri titremedi. Ezilenlerin emekçilerin kurtuluşuna olan inançlarını haykırdılar, komünist devrimciye yakışan yüreklilikle sehpayı kendileri tekmelediler.
***
Önceki devrimciler gibi, Ömer, Erdoğan, Mehmet ve Ramazan da “en inceden inceye tasarlanan” cinayete kurban gittiler.
Ömer, Erdoğan, Mehmet ve Ramazan da yiğitçe karşıladılar ölümü; darağacına yürürken bile asaletlerini korudular.
Ömer Yazgan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde subayken sivil devrimci harekete katılmak üzere üniformasını kendi iradesiyle çıkartmıştı. Metin Adil Toraman ve Ali Aktürk adlı yoldaşlarının öldüğü eylem sonrasında tutsaklık günlerinde ölümü beklerken Ömer’e, ordu içindeki yoldaşlarını ele vermesi karşılığında idam cezasını bozmayı teklif ettiler. Ömer, bu teklifi hakaret saydı. Nihayet boynuna ilmiğin geçirilmesine dakikalar kala yazabildiği mektubunda, ailesine, yoldaşlarına şöyle seslendi:
“Halkımızın yazgısı bu değil. Çok evladını kaybetti. Ama bir gün kazanmayı da öğrenecek. Halkımızın mücadelesi haklıdır, meşrudur. Meşru olmayan, bu zorbaca düzeni sürdürmekten yana olan katillerdir. Diğer devrimciler sizlerin evladıdır. Tarih, biz zulme karşı çıkanları her zaman haklı çıkardı, çıkaracak.”
Ramazan Yukarıgöz’ün gözlerinde de korkuyu boşuna aradı cellatlar. Son nefesinde annesine sevgisini ayrı bir mektupla ileten Ramazan, yoldaşlarına yazdığı mektupta şu satırlarla veda etti:
“Faşizme ve emperyalizme karşı halkın yanında yer almak gerekirdi. Ben de bunu yaparak halkın mücadelesine en ön saflarda katılmaya çalışarak sizlere ve halkıma olan görevlerimi her zaman elimden geldiğince yerine getirmeye çalıştım. Son görevimi de şimdi yerine getiriyorum. Benim için üzülmenizi, gözyaşı dökmenizi istemem. Devrimci olarak yaşadım, devrimci olarak ölüyorum. Ben halkımın mutluluğu için savaştım; adım hüzünle birlikte anılmasın!”
Mehmet Kambur da son kez nefes alıp vermeden dakikalar önce yazabildiği mektupta bilimsel sosyalizme bağlı kaldığını, cellatlara iş bırakmayacağını vurguladı:
“Ülkemin özgürlüğü uğruna canımı severek feda ediyorum. Son görevi yerine getirirken size ve halkıma layık olmaya çalışacağım. Son nefesimi verirken dahi köhne düzenin cellatlarına fırsat vermeden halka son mutluluk sloganını haykıracağım. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.”
Erdoğan Yazgan içlerinde belki de en neşeli ve muzip olanıydı. Babası, evlat sevgisiyle ısrarlı başvurularda bulunmuş, idamdan kurtarmak umuduyla akıl sağlığının tetkiki için Erdoğan’ın adli tıpa sevkini istemişti. Sonuçta adli tıpa sevk edilen Erdoğan akıl sağlığıyla ilgili bir rapora tenezzül etmedi, günü gelince yiğitçe çıktı darağacına. Erdoğan’ın ailesine, yoldaşlarına vedası, yaşadığı hayat gibi sade ve yalındı: “Beni hayat devrimci yaptı.”
***
Önceki devrimciler gibi, Ömer, Erdoğan, Mehmet ve Ramazan da “en inceden inceye tasarlanan” cinayete kurban giderken yiğitçe karşıladılar ölümü.
28/29 Ocak 1983 gecesi işlenen bu cinayetin tasarlanmasındaki en önemli başlıklardan biri de, rüşvetçi hâkimin kararıyla asılmış olmalarıydı.
Cinayete ilişkin tasarı Danışma Meclisi’nden geçip Milli Güvenlik Konseyi’nde beklerken, kararı veren mahkemeden bir hâkim, başka bir davada idam cezası vermemek için rüşvet almak suçundan hüküm giydi ve hüküm kesinleşti.
Yürürlükteki CMUK uyarınca, böyle bir durumda yargılamanın yenilenmesi gerekiyordu. Avukat Sadık Akıncılar, infazın durdurulması ve yargılamanın yenilenmesi için 27 Ocak 1983 tarihinde yıldırım telgrafla Askeri Yargıtay Başsavcılığı’na başvurdu. Telgrafın aynı gün saat 15.00’te yerine ulaştığı, cevabi ihbarnameyle kayıtlı. Askeri Yargıtay Başsavcılığı’nın da başvuruyu 28 Ocak 1983’te Milli Savunma Bakanlığı’na ilettiğine ilişkin resmi yazılar dosyada duruyor. Ancak, aynı günün akşamı toplanan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) cinayetin işlenmesine karar verdi.
***
Konsey tutanaklarında, yargılamanın yenilenmesi talebinden söz edilmiyor.
Gazeteci olarak, yeniden yargılamaya ilişkin telgrafın neden dikkate alınmadığını araştırdım.
Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ,
MGK Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanı Hâkim Tuğgeneral Muzaffer Başkaynak
MGK’nin infaz oturumunda sunumu yapan Adalet Komisyonu Başkanı Hâkim Albay İlhan Köseoğlu,
Her biriyle ayrı ayrı konuştum. Üçü de aynı şeyi söylediler: “Başvuru bize iletilmedi, telefonla iletilse hemen durdururduk, haberdar olsaydık, mümkün değil yapmazdık.”
Bu araştırmanın sonucu ve infazın öyküsü 2 Aralık 1993 tarihli gazetelerde yayımlandı.
Özetle, yıldırım telgraflı başvuru Milli Savunma Bakanlığı’ndan öteye geçmemiş. ANKA Ajansı’nda çalışırken, Yazı İşleri Müdürü Özer Esmer’in imzasını taşıyan yazıyla iki kez Milli Savunma Bakanlığı’na, telgrafın akıbetini sorduk. Ancak, yanıt verilmedi.
***
Yıldırım telgraflı başvurunun neden işleme konmadığı sorusuna yanıt vermedikleri gibi, idam sehpasına çıkarken yazdıkları mektupları da on yıllarca vermediler.
Ömer’in son mektubu 24 yıl sonra; Ramazan, Mehmet ve Erdoğan’ın mektupları da 26 yıl sonra ailelerine ulaştı.
Aradan yıllar geçti, Ömerler’in idamına karar veren cunta üyeleri hakkında düzmece bir dava açıldı. ADAM-DER Başkanı Tuna Atalay dernek adına, kurucu başkan Rahmi Yıldırım da kendi adına, davanın düzmece niteliğini teşhir amacıyla müdahil olmak için başvurdular. Başvurular reddedildi ama avukatlar Ömer Kavili, Arif Ali Cangı ve Kazım Genç aracılığıyla ADAM-DER bütün duruşmalarda temsil edildi. 22 Kasım 2012 tarihli duruşmada ADAM-DER Kurucu Başkanı’nın sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya yönelttiği 13 sorudan biri de Ömer ve yoldaşlarının idamıyla ilgiliydi:
“Teğmen Ömer Yazgan ile arkadaşları Erdoğan Yazgan, Ramazan Yukarıgöz, Mehmet Kambur, idam cezası vermemek karşılığında rüşvet almak suçundan hüküm giyen Hâkim Yüzbaşı Eyüp Menteş’in içinde yer aldığı sıkıyönetim mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldılar. Kararı veren mahkeme heyetinde rüşvetçi hâkimin varlığının anlaşılması, yeniden yargılama gerektiriyordu. Savunma avukatları bu taleple 27 Ocak 1983 tarihinde yıldırım telgrafla başvuruda bulundular. Ancak, başkanı olduğunuz Milli Güvenlik Konseyi’ni 28 Ocak 1983 günü toplayarak idamın infazına karar verdiniz. Yeniden yargılamak yerine neden alelacele infaz kararı verdiniz?”
Cunta şefi, sorulara yanıt verecek onur ve namusa sahip değildi. Erdoğan Yazgan’ın kız kardeşi Sabire Yazgan’ın soruları karşısında da cunta şefi sessiz kaldı. Sabire’nin soruları şöyleydi:
- Bizim canlarımızı idam ederken, ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ demiştiniz. Biz 32 yıldır vergilerimizle sizi besliyoruz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- TBMM kararı olmadan ve rüşvet almış bir hâkimin verdiği kararın sizlerce onaylanmasıyla abimlerin idam edilmesi, sizinki gibi faşist bir rejim dışında olabilir miydi?
- Kendinizi abimlerin katili olarak hissediyor musunuz?
- İstanbul’da evimizin kapısı çalındı. Babama, ‘Oğlunuz idam edildi, cesedi alacak mısınız?’ dediler. Sizin de kızlarınız var. Böyle bir ölüm haberi almak ister miydiniz?
- İzmit’e giden babam, abimin son mektubunu almak istedi. Savcı oyaladı. Akşam üzeri ‘Emir geldi, mektupları veremeyeceğiz’ dediler. O emri veren siz miydiniz?
- Abim yalnız donu üzerinde olduğu halde, cezaevinin battaniyesine sarılı olarak tabuta konuldu. Onlarca polis ve jandarma eşliğinde mezarlığa getirildi. Mezarlıkta bizler, zorla ve hileyle oradan uzaklaştırıldık. Abimin bedeni, o eski battaniyeye sarılı halde çukura atıldı. Abime karşı son görevlerimizi yerine getirmemizin engellenmesinde sizi suçlu bulmam doğru değil mi?
- Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Yüreksiz olduğunuz için mi bu sorulara yanıt vermiyorsunuz?
***
Ömer, Mehmet, Erdoğan, Ramazan…
Darağacına yürürken bile asaletlerini korudular.
Anadolu topraklarında başlayıp buluşan yaşam çizgileri, darağacında düğümlenerek sonsuzluğa uzandı; kendilerinden önce toprağa düşen Metin ve Ali’nin çizgileriyle bütünleşti.
Anılarına saygıyla!
Not: Başlıktaki ifade İnönü Alpat'tan alınmıştır.
Yazarın Dİğer Yazıları
Siyasetçi Neden Yalan Söyler?
3 Temmuz 2022Siyasi yalanın Soylusundan soysuzuna
23 Haziran 2022Yalancının Ampülü Yatsıdan Sonra Da Yanıyor
17 Haziran 2022Ukrayna: İnsanlık Vahşetle Sınanıyor
25 Mart 2022Vatan Uğruna Ölündüğü Sanılır, Sanayiciler Uğruna Ölünür
17 Mart 2022Rusya'nın Ukrayna'yı İşgaline Hayır
26 Şubat 2022Yedisinden Yetmişe Erdoğan
1 Şubat 2022Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi'den Bugüne Medya
31 Ocak 2022Adem'in Cehaleti ya da Öküz Altında Buzağı Aramak
26 Ocak 2022Sahte Adnan Menderes Mektubu
20 Ocak 2022Şahsım'ın Büyükelçiler Blöfü
27 Ekim 2021Bahçeli Devlet'in Hikmeti
7 Ekim 2021Şam'da Zafer Namazı ve Kabil Kayyımlığı Rüyalarından Hayal Kırıklığına
28 Eylül 202112 Eylül Yargısından Ak Yargıya
21 Eylül 2021Erdoğan bir süredir 'Eski Türkiye yok' diyor ya, ben de aynı kanıdayım.
23 Temmuz 202115 Temmuz Hamaseti
17 Temmuz 2021İşsiz Sayısı Artıyor, İşsizlik Oranı Düşüyor!
12 Mayıs 2021TSK Cemaat, Parti veya Şahsım Ordusu Olmamalıdır!
1 Nisan 2021Tayyip'in Evdeki Hesabı Çarşıya Uyar mı?
20 Mart 2021Düzenin Muteber Katilleri
15 Mart 2021Gare Faciası
27 Şubat 2021Kayıp Damat, Mahpus Prenses, Firari Valide Sultan
21 Şubat 2021Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı İstifa Ettiler!
16 Şubat 2021Aşağı Bakmayanlara Selam Olsun!
7 Şubat 2021Boğaziçi'nde Kâbe Makyavelizmi
3 Şubat 2021Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Belbuka Karakoluna Masa Sandalye Alalım!
4 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017