Kato Jirka bölgesinde yaklaşık 3 bin rakımda bulunan Belbuka Kalekol Üs Bölgesi Komutanlığı’nda görevli askerlerimizin masa ve sandalyelerinin olmadığını öğrenince nasıl üzüldüm nasıl üzüldüm bilemezsiniz! Fotoğrafı siz de görmüşsünüzdür, karakolun yoksulluğuna siz de üzülmüşsünüzdür tahmin ederim.
Koskoca İçişleri Bakanı karakola gelmiş, yeni yılı askerlerle birlikte karşılayacak. Ne güzel bir hassasiyet değil mi! Gelgör ki, o karakolda koskoca bakanın altına verecek bir sandalye bile yok. Yemek saati gelmiş, mecburen hep birlikte yer sofrasına bağdaş kurmuşlar. Karakol personeli nasıl üzülmüştür nasıl mahcup olmuştur. Yer sofrasındaki orgeneralin (Jandarma Genel Komutanı olsa gerek) yüz ifadesi nasıl da mahcup. Buna karşılık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu nedense hiç de mutsuz görünmüyor.
Jandarma kumandanının gizleyemediği o mahcubiyeti çok iyi bilirim. Ben de 1981-1982 yıllarında Suriye sınırında Urfa Suruç Harapnaz Bölük Komutanı idim. Göreve başlayalı henüz bir hafta olmuş. Bölük gerçekten yoksulluk içinde. Bölük komutanı makamındaki masa nuh nebiden kalma, sandalyeye giydirilmiş vinleks deri orasından burasından yırtılmış, sünger yırtıklardan fırlamış. Makam odası bu haldeyken, koğuşta, yemekhanede, karakollarda durum nasıldır, siz tahmin edin artık. O yıllarda Alparslan Türkeş’e en yakın generallerden biri olarak bilinen Tugay Komutanı Tuğgeneral Fazıl Bayraktar bölüğü denetlemeye geldi. Bölükteki sefaleti görünce “Bu bölüğü üsteğmen mi idare ediyor, çavuş mu?” diye hakarete yeltendi. Emrimdeki askerlerin de duyduğu bu ifade karşılıksız bırakılacak gibi değildi. “Sayın komutanım ileriki bir tarihte teftişe geldiklerinde, üsteğmen mi idare ediyor çavuş mu? Daha iyi müşahede edeceklerdir!” diye karşılık vermiştim. Denetleme bittiğinde Tuğgeneral Fazıl Bayraktar, alay komutanı ile tabur komutanına “Siz biraz uzaklaşın, üsteğmen ile yalnız konuşacağım” diye emir verdi. Alay Komutanı Ömer Koçyiğit ile Tabur Komutanı Ahmet Yıldırım uzaklaştılar, Fazıl Bayraktar ile başbaşa kaldık. Fazıl Bayraktar sosyalistliğimi kast ederek, “Bak üsteğmen, senin kim olduğunu sen de biliyorsun ben de biliyorum. Defterini düreceğim, ona göre!” dedi. Bu sözlere yanıt vermemeyi tercih etmiştim. Aradan üç ay geçti. Bölükte sefalet geride kalmıştı, askerler artık haftada bir gün, Suruç Halk Eğitim’in desteğiyle film bile seyrediyorlardı. Fazıl Bayraktar tekrar teftişe geldi. Gördüğü manzara karşısında gözleri yaşardı, “Harapnaz Bölüğü’nün makus talihini değiştiren üsteğmene takdirlerimi sunuyorum” diyerek takdirname verdi. Aradan birkaç ay daha geçti, bu kez Ankara’dan tutuklama emri geldi, defterim dürüldü…
Anlatmak istediğim Harapnaz anıları değildi, Belbuka Üs Bölgesi’ndeki masa sandalye yokluğunu görünce ister istemez Harapnaz anılarım depreşti. Hey gidi günler hey!
***
Tekrar Belbuka’ya dönelim. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun üs bölgesinde askerlerle yer sofrasında yemek yemesi özellikle sosyal medyada gündem oldu, tepkilere yol açtı.
Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, “38 yıldır bu memlekette gazetecilik yapıyorum, terörün en saldırgan dönemlerinde sınır karakolları gördüm, Türk askerinin postalını çıkarıp yerde yediğini ilk defa görüyorum” diyerek fotoğrafları eleştirdi.
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, “Gerçekten masa yok muydu? Yoksa halkı kandırmak ve istismar etmek için pazarlama tekniği midir?” diye sordu.
Gazeteci Zafer Arapkirli de olayı şov ve rezalet olarak nitelendirdi, “Hudut karakolundaki yer sofrası şov değil gerçekse, askerine adam gibi masada yemek yemeyi layık görmeyen karakol komutanı, alay tugay komutanı her kimse görevden alınsın!” dedi. Arapkirli, sorumlulara istifa çağrısında da bulundu.
Benzer başka eleştiriler de var. Bu eleştirilere Süleyman Soylu, “Belbuka Üst Bölgesi sadece PKK’nın değil, PKK yardakçıları Yılmaz Özdil ve medya faresinin de psikolojisini bozmuş anlaşılan... Bizim köyde şöyle söylerler; İt ürür kervan yürür!” diyerek yanıt verdi.
Walla, bu yanıtın karakoldaki masa sandalye yokluğuyla ne ilgisi var, anlayamadım. İt ürür kervan yürür ne demek? Böyle demek yerine, karakolda neden masa sandalye bulunmadığını açıklaması gerekmez miydi? Ayrıca Üst Bölgesi değil, Üs Bölgesi diye yazmalıydı. Neyse, Türkçe dersinde değiliz.
Başta da dediğim gibi, mezkûr karakolda masa sandalye yokluğuna, mecburen yer sofrasına bağdaş kurulmasına yüreğim sızladı! Muharebe sahası olsa anlarım, mecburen mevzide yer sofrası kurulur; ama fotoğraf muharebe sahasına ait değil. Karakol binasındalar ama ortada masa sandalye yok. Ne acı! Kırk yıl önce Harapnaz Bölüğü’nde bile kırık dökük de olsa masa ve sandalye vardı.
Eski bir zabit olarak kafam karışık, yüreğim kırık. Malum fotoğraftaki orgeneralin ve askerlerin koskoca İçişleri Bakanı’na oturacağı bir sandalye, dirseğini dayayacağı bir masa bile gösterememeleri moralimi çok bozdu! Fotoğraftaki orgeneralin mahcup yüz ifadesi gözümün önünden gitmiyor! Ne yapsam ne etsem? Belbuka Karakolu’na masa sandalye temini için kampanya mı başlatsam? Böyle bir kampanya başlatsam kanuna uygun olur mu?
“Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan” Cumhurbaşkanı liderliğinde Türkiye şahlanmışken ben de nelere kafa yoruyorum! Kayyum belediyelerine ziyaretler sırasında kimlere ne hediyeler ikram edildiği tartışmasına hiç girmeyeyim!
Bu vesileyle; 2021 barış ve sağlık yılı olsun desem, çok mu şey istemiş olurum?
Yazarın Dİğer Yazıları
Salgın Günlerinde 'Haşere' İtlafı
22 Ocak 2021Hrant'ın Katilleri ve Dostları
19 Ocak 2021Eksik Söyledin Fikri Sağlar
7 Ocak 2021Türkçe Kürtçe lanetli midir? Anadilde ibadet günah mıdır?
28 Aralık 2020Çıplak Aramanın Tüzüğü
24 Aralık 2020Damat Berat Nerede ?
22 Aralık 2020'Hayata Dönüş' Katliamı
19 Aralık 2020Tank Palet'in Altında Ezilen Ahlak
10 Aralık 2020Millet İttifakı'na Operasyon
20 Kasım 2020Trump'ın Ardından Ağlayalım mı?
15 Kasım 2020Biden Kazandı Diye Bayram Edelim mi?
8 Kasım 2020Uğurlar Olsun Erbil Ağabey
7 Eylül 2020Hangisi vatansever? Vahdettin mi, Atatürk mü?
20 Mayıs 2020Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin simgeleri
7 Mayıs 2020Başkasının Acısına Bakmak
27 Nisan 2020Siyaset Kırkpınarında Başaltı Güreşi
17 Nisan 2020Nasıl Güzel Bir İnsan Yitirmişiz
5 Nisan 2020Galiba sürü bağışıklığı politikasının denekleriyiz
2 Nisan 2020Korona ile Mücadelede iktidara güvenmeli miyiz?
25 Mart 2020Corona ile mücadele bahane, felaketi fırsata çevirme şahane
20 Mart 2020'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Yeni Zelanda katliamı da mı Allah'ın lütfu?
20 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017Nuriye Semih ölmemeli!!!
3 Ekim 2017Tayyip Erdoğan için endişeliyim: Keşke Amerika'ya gitmeseydi!
20 Eylül 2017Seyahatname-i Rahmi Çelebi: Yosemite'nin Gözyaşları
13 Eylül 2017Seyahatname-i rahmi çelebi, Amerikanın yeniden keşfi!
22 Ağustos 2017Haram para ile hac!!!
7 Ağustos 2017Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!
23 Mayıs 2017Ankara'da hakimler yokmuş!
6 Mayıs 2017Aşık Peygamber'den aşık imama insanlık halleri
24 Nisan 201715 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?
15 Nisan 2017Peygamberler Günahsız masumlar mıdır?
23 Mart 2017'Dileeeeek, Dilek... Oy Dilek!'
9 Mart 2017Erdoğan: Fetullah'ın din kardeşi Bahçeli'nin ülküdaşı!
6 Mart 2017Hitler ve Mussolini'den Erdoğan'a
25 Şubat 2017Referandumdan evet çıkmazsa iç savaş mı çıkacak?
20 Şubat 2017Genelkurmay Başkanı için çok üzülüyorum!
8 Şubat 2017Otobüste linç provası: Kuran Okumak
5 Şubat 2017Referandum Hayırlı olur mu?
30 Ocak 2017Anayasa değişikliği intihar cellatlığıdır!!!
18 Ocak 2017Erdoğan diktasına direnmek yurttaşlık görevidir
11 Ocak 2017Kayseri katliamı
19 Aralık 2016Tayyip istanbul katliamına sahiden üzülmüştür!
13 Aralık 2016Kürdistan Özerk Cumhuriyeti!
9 Aralık 2016Ergenekon'dan 15 Temmuz'a medya
4 Ekim 2016