Kapatıyor gözlerimi ve tüm dünya kadınlarını düşünüyorum.. Sayılar uçuşuyor zihnimde, 407, 440, 474… Cansız bedenleri ile gazetelere manşet olan, kâh sokak ortasında satırla doğranan, kâh saatlerce işkence görüp, vücudu parçalara ayrılan, boğazı kesilen, sırtının tam orta yerinden bıçaklanan kadınlar.
Hindistan’da regl olan tekstil işçisi kadınlara yasa dışı ağrı kesiciler verilirken, Mısır’da kadının cinsel hazzını engellemek için yapılan sünnetler ile küçücük kız çocukları ölüyor. Kamerun’da erkekler tarafından daha az arzu edilsinler diye, anneler sıcak taşlarla kızlarının memelerini ütülüyorlar. Slovakya’da kürtaj olmayı düşünen kadınlara ultrason görüntüleri izletilip, hatta stetoskopla bebeğin kalp atışlarının dinletilmesini zorunlu kılacak yasa tasarısı oylamaya sunuluyor.
El Salvador’da tecavüze maruz kalan ve bebeği ölü doğduğu için ‘ağırlaştırılmış cinayet’ ile yargılandığı davada beraat eden Evelyn Hernandez’in gözyaşlarında 30 yıl yaş alıyorum sanki…
Tecavüz sonucu hamile kalınması ile ilgili soruyu, "Tecavüz edeni getir, cezasını ver. Ama karındaki çocuğun suçu ne? Onu da devlet alır, büyütür çocuğun haberi bile olmaz. Diyen İ. Melih geliyor aklıma…
Kentsel kadın işsizliğinin 37% ye ulaştığı ülkemde, her konuda “fikri” olan ve yayımladığı 'Aile' dergisinde yer alan 'Tasarruflu pazar alışverişi nasıl yapılır?' başlıklı yazıda, "Ucuza almak için akşam saatlerini bekleyin" diye öneride bulunan Diyanet İşleri Bakanlığı’nın bütçesi ise 2020 yılında 34% artırılarak 7.7 milyar liradan 10.5 milyar liraya çıkarılıyor.
Küresel servet sahipleri, ucuz işgücü ve emek sömürüsü ile servetlerine servet katarlarken, kadın pedine ve hijyen ürünlerine erişim sorunu yaşanan Kenya’da regl kanının kıyafetlerine geçmesi üzerine, öğretmeni tarafından kirli denilerek aşağılandığı için intihar eden 14 yaşındaki kız çocuğunu hatırlıyorum.
Asırlar öncesinden William Shakespare’in ünlü eseri Macbeth’in sayfalarından fırlıyor Lady Macbeth ve kulağımı tırmalayan sesiyle yırtıyor ortalığı
“Çık elimden, korkunç leke. Çık, çık, çık diyorum sana.
Bu bir… Bu iki… Tamam: haydi şimdi. “
Sayılar uçuşuyor zihnimde, 407, 440, 474… Cansız bedenleri ile gazetelere manşet olan, kâh sokak ortasında satırla doğranan, kâh saatlerce işkence görüp, vücudu parçalara ayrılan, boğazı kesilen, sırtının tam orta yerinden bıçaklanan kadınlar.
Sonrası …
Kan… Bu akan kan, dünyada yaşanan ve yaşatılan onca zulmün kanıtı değil de sanki bu gerçekliği örten bir şal.
Devam ediyor, Lady Macbeth, “Yazıklar olsun! Bir asker korkar mı hiç? Ne diye korkuyorsun bilinmesinden? Kimin haddine bizden hesap sormak?”
Ve Şili’den yayılan Las Tesis dalgasına Türkiye’den ses veren kadınların yaptıkları eylem sonrası tutuklanması geliyor aklıma, Ankara Üniversitesi’nde okuyan 7 öğrencinin Las Tesis dansına katılmaları gerekçe gösterilerek burslarının kesilmesi bir de.
Ve Lady Macbeth bir daha tüm ”azametiyle” sesleniyor, “kimin haddine bizden hesap sormak..?”
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un emeklilik planını, Paris senfoni Orkestrası eşliğinde Kuğu Gölünden sergiledikleri bir dans kesiti ile protesto eden Paris opera çalışanı balerinler ve sahnede asılı pankartlardaki yazılar. “Paris operası grevde, Kültürümüz tehlikede”
Hemen yanı başında Şili’li pandomim sanatçısı Daniela Carrasco ile Parisli Balerinleri izliyor, Balerin Ceren Özdemir. Nakledildiği yarı açık cezaevinden kaçan suçlunun bıçak darbeleri ile ölmeden önce, kuğu gölü balesini izlerken neler hissediyordu acaba Ceren diye düşünüyorum. O ise, Şili’de gözaltına alındıktan sonra işkence edilmiş cansız bedeni bulunan Daniela’ya dönüyor ve “biliyor musun” diyor, “Arjantin’de kadınlar senin için nasıl mücadele ediyorlarsa sokaklarda, benim ülkemde de kadınlar, benim katilimin müebbet hapis cezası alması için mücadele ettiler. Çünkü ülkemde adaleti sağlamakla görevli olan yargı mensuplarına, ‘bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil, vicdanınızın sesine kulak verin" diyen yöneticiler var. Ve adaleti mahkeme kapıları yerine sosyal medya aracılığı ile arayan mağdur yakınları…”
Ve Lady Macbeth başlıyor tekrar. “Kimin haddine bizden hesap sormak”
Nasıl unutmuyorsak, 1857 yılında Amerika’da tekstil işçisi kadınların çalışma şartları için mücadele ettiklerini… Nasıl unutmuyorsak, Triangle gömlek fabrikasında çıkan yangından kurtulmak için 8.inci kattan atlayan o kadınların yere düştüklerinde cansız bedenlerinin çıkardığı sesi, 2020 yılında Tayvan’da o çok bilinen büyük Amerikan markaları için kot pantolon üreten kadınların, iş güvencesi ve terfi karşılığı cinsel ilişkiye zorlandığını da unutmayacağız biz kadınlar…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne çok az bir zaman kala unutmayacağız, hükümet yöneticilerinin 2. Yargı paketinin içinden bize çıkarmak istediklerini.
Unutmayacağız çocuk tecavüzcülerini aklamak istedikleri için, tecavüz mağdurlarını tecavüzcüleri ile evlendirme planlarını nasıl sinsice işlediklerini.
Unutmayacağız, bu ülkede kadınların en çok kendilerine yeni bir hayat kurmak istedikleri, eşlerinden boşanmak istediklerinde en yakınlarındaki erkekler tarafından katledilerek öldürüldüklerini.
Unutmayacağız hükümet yetkililerinin boşanmak isteyen kadınların önüne “arabuluculuk” engelini çıkartarak, boşanma haklarını ellerinden almak istemelerini. İstanbul Sözleşmesi 48 inci maddesinin her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasakladığını unutmayacağız. Ortalama nafakanın 300 TL civarlarında olduğu, çoğunlukla da tahsil edilemediğini ama bununla birlikte kadınların nafaka hakkına göz diktiklerini unutmayacağız.
Kirli politikalarını devam ettirmek için kucaklarında ve karınlarındaki çocuklarıyla mülteci kadınları oradan oraya sürdürdüklerini, hayatlarıyla nasıl oynadıklarını unutmayacağız.
Adolf Hitler’in propaganda şefi Dr. Joseph Goebbels, Nazilerin kadın politikasını tek cümlede özetliyordu: “Kadın için öncelikli, en iyi ve ona en uygun yer ailedir; onun yerine getirmesi gereken harika bir görevi vardır: Halka çocuklar armağan etmek!”
Bizler de unutmayacağız, militarist politikalarının kabul görmesi için halkın manevi ve milli değerleri üzerinden adım adım inşa ettikleri faşizmi, analığı kutsallaştırıp, doğurduğumuz evlatları bizlerden aldıklarında, vatan sevgisini istismar ederek “şehitler tepesi boş kalmayacak” dediklerini.
Unutmayacağız bu topraklarda barışa en çok kadınların ihtiyacı olduğunu ve aklımızdan hiç çıkarmayacağız, kadınların birlikte olunca ne kadar güçlü olduklarını. Kadın hareketinin yüzyıllar süren hak mücadelesinin sokaklarda gerçekleştiğini ve meydanları bize kapatsalar da o meydanları inadına zorlayacağımızı.
Unutmayacağız Meksika’da 25 yaşındaki Ingrid Escamilla’nın 46 yaşındaki Erik Francisco Robledo tarafından öldürülmesini ve ardından 7 yaşındaki bir kız çocuğunun okul çıkışı trafiğe takılan annesini beklerken kaçırılarak öldürülmesini. Ve hep hatırlayacağız, bu tırmanan şiddet olayları sonrası Meksika’da kadınların Anayasa Mahkemesi’ni nasıl ateşe verdiklerini…
Kulağımıza küpe yapacağız19 yaşında öldürülen María de Jesús Jaime Zamudio’nun annesinin “Benim kızımı öldürmeden önce, daha birçok kadını öldürdüler. Peki, biz ne yapıyorduk? Ağlayıp dikiş dikiyorduk. Artık bu sona erdi! Sessizliği çoktan bozduk! Ailem, kendim ve kızım için adalet talep ediyorum! İsmi unutulan kadınlar için de adalet talep ediyorum! Çünkü her gün bir kadın daha öldürülüyor.” dediğini..
Yüzyıllar boyu eril hegemonya tarafından sırtlarına yükledikleriyle dünyanın her yerinde patriyarkaya karşı savaşmış olan tüm kadınların anısına ve onların açtığı yoldan ısrarla yürümekte olan kadınlara omuz vermek adına
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde unutmayacağız nerede olmamız gerektiğini…
Ve şayet, Lady Macbeth tekrar “Kimin haddine bizden hesap sormak” demeye yeltenirse,
“Yeter Artık, Kapat Çeneni” , diyeceğiz ona.
Yazarın Dİğer Yazıları
Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021Taciziniz Batsın
12 Aralık 2020Melek Kobra, Tiyatronun Unutulmuş Kadınlarından
26 Kasım 2020Bazı Kelebekler Ölümsüzdür; Mirabel Kardeşler
25 Kasım 2020Tarla Kuşu
22 Kasım 2020İstanbul Sözleşmesini Kaldırmak İstiyorlar, Çünkü Kadınlardan Korkuyorlar!
25 Temmuz 2020Madımak ve insanlığı yakan zihniyet
1 Temmuz 2020Kadınlar ve bekçiler
7 Haziran 2020Kesişen Hayatlarımız
5 Haziran 2020Zordur ülkemde işçi kadın olmak
1 Mayıs 2020Covid-19 bahanesiyle ötekileştirilen kadınlar
8 Nisan 2020Dünya’da ve Türkiye’de 'Evde Kal' talimatı kadına yönelik şiddeti artırıyor
29 Mart 20208 Mart’ın Ardından: Tarih Yazıp Figüran Olmayan Kadınlar
13 Mart 2020Şiddetin Gölgesinde Dans eden Kadınlar
11 Aralık 2019Kadınlar: Ateş hattında Varolmak..
25 Kasım 2019Tüm çocuklar için biraz umut ve Rabia Naz için de Adalet.
24 Nisan 2019Diren Sanat, Mutlu Yıllar Türkiye…
4 Ocak 2019Mağduriyet soslu bir masal: Nafaka
18 Ekim 2018Karma eğitim karmaşası
15 Eylül 2018Küçük bedenlerin ölümle dansı ve bir garip idam masalı
3 Temmuz 2018Kadınlar; Sandıklardan İtirazımız, Öfkemiz ve Özgürlük Çığlıklarımız Çıksın
22 Haziran 2018Adnan hoca basın özgürlüğüne bir darbe daha indirmenin kılıfı oldu
15 Şubat 2018'Eyy' ve 'Ulan', kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar
4 Şubat 2018