Bugün sistemin kapısına gidip “ beni kurtarın” diye yalvaran Ayşe Tuba Arslan, tam 23 kez şikayet dilekçesi veriyorsa bu sisteme ve akabinde sokak ortasında satırla doğranarak öldürülüyorsa sistem çoktan erozyona uğramış demektir aslında.
Konuşma dilinin olmadığı İlk çağlarda, ses çıkarmasını biliyordu insanlar. İlk insanlar önce tepindiler, seslere kulak vererek yaptıkları hareketlere bir anlam verdiler. Tarih sahnesindeki ilk alet olan ellerini kullanırken, bir yerden bir şey alıp, bir şey götürürken hareket işin içine girince, bunu ses ile birleştirdiklerinde bu garip sesler ve hareketlerin anlatılmak isteneni çok daha iyi verdiğini gördüler.
Belli bir amaçla yapılan ritmik hareketler, dansın doğmasına neden oldu. Çıkardığı seslere, beden hareketlerini ekleyince anlatmak istediği şeyin etkisinin arttığını gördü ilk insanlar, onlar için en önemli eylem olan av ritüelleri ile başladılar dans etmeye önce, sonraları uygarlığın gelişimi ile dinsel törenler, erginlenme törenleri, ayinler, evlilik kutlamaları, mevsimlerin değişimi ve bunun gibi birçok törensel eylemliliklerde dans etti insanlar. Çünkü dans ederken aynı zamanda ruhun özgürleşmesi ve arınma gerçekleşiyordu.
1518'de Strazburg’da Frau Troffea isimli bir kadın birden heyecanlı bir şekilde sokakta dans etmeye başlar ve bu durum 6 gün sürer. 1 hafta içinde 34 kişi kadınla beraber dans etmeye başlar. 1 ay içinde ise bu sayı 400'e yükselir. İlk görüldüğünde, dönemin psikolojisine binaen, bunun, “ruhuna iblis sirayet etmiş kadınların işi” olduğu yargısına varılır. Fakat ilerleyen süreçte din adamı ve rahipleri de kapsayacak şekilde genişler ve insanlar hiç durmaksızın dans eder, akabinde de ölürler. Bugün hala neden bu insanların ölümüne dans ettikleri açıklanamamaktadır. Ancak yaygın kanı bu hastalığın açlıktan kaynaklanan kitlesel bir histeri olduğu yönündedir.
Ve yüzyıllar boyu değişik biçimlere bürünür dans… Şimdilerde, yaşama sıkı sıkıya tutunmuş, canlarının derdinde olan kadınlar dans ediyorlar dünyanın dört bir köşesinde. Şilili feminist grup Las Tesis'in kadın cinayetleri, cinsel saldırı ve istismar olaylarını protesto için 25 Kasım'da Şili Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı önünde gerçekleştirdiği danslı protesto, dalga dalga yayılıyor tüm dünya ülkelerine. Bıraksanız hiç durmadan avazları çıktıkları kadar bağıracak, bağıracak ve dans edecekler kadınlar…
Günler, aylara, aylar yıllara ve yüzyıllara devriliyor ve hâkim eril düşünce yapısı hiç değişmiyor. 15. Yüzyılda dans vebasının ortaya çıkışına anlam veremeyenler nasıl bunun “ruhuna iblis bulaşmış kadın işi” olduğunu savunarak kadınları suçlu ilan ediyorlarsa günümüzde de kadınlara danslı eylemlerinde söylediklerinden ötürü saldırılıyor. Ve kadınlar marjinal olmakla itham ediliyorlar.
Peki, ne diyor kadınlar dans ederek yaptıkları eylemlerde?
Bu kadın cinayeti
Katilimin cezasız kalması, Bu ortadan kaybolma. Tecavüz
Ve benim suçum değildi, nerede olduğum ya da nasıl giyindiğim.
Tecavüzcü sensin, tecavüzcü sensin.
Polis, Hâkimler, Devlet Başkanı baskıcı devlet, bir erkek tecavüzcüdür.
Baskıcı devlet bir erkek tecavüzcüdür.
Yanlış mı yapıyorlar? Sistemin savunucularına göre yanlış yapıyorlar. Bakın ne diyor İçişleri Bakanı Süleyman Soylu; ” Hiçbir devlet buna müsaade etmez. Yüzlerce eylem oluyor, insanlar söyleyeceklerini söylüyor. Burada marjinal gruplar var. Bu grupların dertleri ne kadın cinayetleri ne de kadına karşı şiddet. Devleti erozyona uğratmak. Oysa bu hepimizin meselesi. Meseleyi marjinalleştirmemek lazım. Buradan meseleyi marjinal hale getirip insanları kutuplaştırmak çok yanlış olur. Çözüm üretecek olan sistemdir, sistem erozyona uğratılmamalı”
Çözüm üretecek olan sistem çözümsüzlük içinde kendi çocuklarını yiyor zaten, ülkenin her yerinden kanlı et kokuları geliyor burnumuza, bugün sistemin kapısına gidip “ beni kurtarın” diye yalvaran Ayşe Tuba Arslan, tam 23 kez şikayet dilekçesi veriyorsa bu sisteme ve akabinde sokak ortasında satırla doğranarak öldürülüyorsa sistem çoktan erozyona uğramış demektir aslında.
19 yaşındaki üniversite öğrencisi gencecik bir kadın sokak ortasında hiç tanımadığı, cezaevinden iki kez firar etmiş bir psikopat tarafından katlediliyorsa ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “iki kez cezaevinden firar eden bir zanlıya neden bir kez daha dışarı çıkma izninin verildiği yönündeki soruya, "her uygulamayı eleştirebilme durumunda değiliz. Her kurumun kendine ait uygulamaları söz konusudur, "bu eleştiriler, kızımızın geri dönmesini sağlamayacak" diye yanıt veriyorsa bu sistem zaten çoktan erozyona uğramış demektir. Ve bu kadınlar dans ediyorlarsa o artık geri getirilemeyecek kadınların yanlarına bir yenileri daha eklenmesin diye gereken önlemleri almanız içindir.
Peki Ne diyor kadınlar, danslı eylemlerinde?
Bu kadın cinayeti… Yanlış mı? Birleşmiş Milletlerin yayınladığı rapora göre 2017 yılında dünyada 87,000 kadın cinayeti işlendi. Bu cinayetlerin %58'i kurbanların tanıdıkları tarafından işlendi.
Katilimin cezasız kalması… Yanlış mı? Takım elbise giyip pişman olunca alınan iyi hal indirimleri, öldürdüğü kadının ağır kusurlu ilan edilip haksız tahrik indirimleri ile cezalarının yarısı silinen katiller, suçu ortadan kaldırıcı önlemler almak yerine, katilleri koruyan yargı sistemi…
Ve benim suçum değildi, nerede olduğum ya da nasıl giyindiğim. Yanlış mı? Kadının giydiği şortundan, eteğinden tahrik olup onu darp etme hakkını kendinde görenler, kadın şiddet gördüğünde, peki neden dayak yemiş diye soran zihniyet çok mu yabancı bizlere?
Tecavüzcü sensin, tecavüzcü sensin.
Polis, Hâkimler, Devlet Başkanı baskıcı devlet, bir erkek tecavüzcüdür.
Baskıcı devlet bir erkek tecavüzcüdür.
Yanlış mı?
Dans edin kadınlar… Hiç durmadan bir balerin edasında dans edin ki, 19 yaşında hiç tanımadığı, iki kez cezaevinden firar etmiş olan bir psikopat tarafından sokak ortasında öldürülen balerin Ceren Özdemir’in asla gerçekleşmeyecek olan hayalleri gerçekleşsin dansınızda.
Dans edin kadınlar, hiç durmadan dans edin ki duymayan kulaklar ve görmeyen gözler açılsın sesinizden yankılananlarla.
Dans edin kadınlar, hiç durmadan dans edin ki tarihe bir not daha düşülsün şiddetle mücadele yolunda şiddetin gölgesinde günlerce dans etti kadınlar diye…
Yazarın Dİğer Yazıları
Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
12 Ekim 2021İşgal ve İç Savaşın Ardından, Gericiliğin Kıskacında Afgan Kadınları
17 Ağustos 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
1 Nisan 2021Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
27 Mart 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021Taciziniz Batsın
12 Aralık 2020Melek Kobra, Tiyatronun Unutulmuş Kadınlarından
26 Kasım 2020Bazı Kelebekler Ölümsüzdür; Mirabel Kardeşler
25 Kasım 2020Tarla Kuşu
22 Kasım 2020İstanbul Sözleşmesini Kaldırmak İstiyorlar, Çünkü Kadınlardan Korkuyorlar!
25 Temmuz 2020Madımak ve insanlığı yakan zihniyet
1 Temmuz 2020Kadınlar ve bekçiler
7 Haziran 2020Kesişen Hayatlarımız
5 Haziran 2020Zordur ülkemde işçi kadın olmak
1 Mayıs 2020Covid-19 bahanesiyle ötekileştirilen kadınlar
8 Nisan 2020Dünya’da ve Türkiye’de 'Evde Kal' talimatı kadına yönelik şiddeti artırıyor
29 Mart 20208 Mart’ın Ardından: Tarih Yazıp Figüran Olmayan Kadınlar
13 Mart 2020'Yeter Artık, Kapat Çeneni'
8 Mart 2020Kadınlar: Ateş hattında Varolmak..
25 Kasım 2019Tüm çocuklar için biraz umut ve Rabia Naz için de Adalet.
24 Nisan 2019Diren Sanat, Mutlu Yıllar Türkiye…
4 Ocak 2019Mağduriyet soslu bir masal: Nafaka
18 Ekim 2018Karma eğitim karmaşası
15 Eylül 2018Küçük bedenlerin ölümle dansı ve bir garip idam masalı
3 Temmuz 2018Kadınlar; Sandıklardan İtirazımız, Öfkemiz ve Özgürlük Çığlıklarımız Çıksın
22 Haziran 2018Adnan hoca basın özgürlüğüne bir darbe daha indirmenin kılıfı oldu
15 Şubat 2018'Eyy' ve 'Ulan', kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar
4 Şubat 2018